Diyenlere sakın kanmayın.
Ülkede dolandırıcılık artık istisna değil, neredeyse günlük rutin.
Dolandıran çok, dolandırılan daha da çok.
“Beni kandıramazlar” diyenlerin sayısı, kandırılanların yanında her geçen gün azalıyor.
Dolandırıcılık artık sokakta değil; cebimizde.
Telefonumuzda, mesaj kutumuzda, sosyal medya hesaplarımızda…
Sosyal medya dolandırıcıların vitrinidir.
Cep telefonları ise kasası.
Geçtiğimiz günlerde telefonum çaldı.
Açtım.
“Sizi emniyetten arıyoruz, polis memuruyum.”
Bu cümleyle başlayan her konuşma, bilin ki bir tuzaktır.
Bana kimlik bilgilerimi saymaya başladı:
Adım, soyadım, doğum tarihim…
Yani korku salmak için ezberlenmiş bilgiler.
Yetmedi.
“Terör örgütüne yardım etmişsiniz.”
“FETÖ’ye para aktarmışsınız.”
“Yurt dışı bağlantılarınız var.”
Bu ülkede insanları susturmanın, sindirmenin ve panikletmenin en hızlı yolu bu kelimeleri kullanmaktır. Dolandırıcılar da bunu çok iyi biliyor.
Sonra klasik cümle geldi:
“Birazdan emniyet müdür yardımcısı sizi arayacak.”
İşte orada dur dedim.
Kendimi tanıttım, “Yanlış kapıyı çaldın” dedim ve telefonu kapattım.
Ardından gerçek emniyet yetkililerini aradım.
Cevap netti: “Dolandırıcı. Engelle.”
Buradan açık ve net söylüyorum:
Emniyet telefonda kimlik bilgisi sormaz.
Emniyet suç isnadını telefonla yapmaz.
Emniyet ‘sana yardım edeceğim’ diyerek korku salmaz.
Devlet para istemez, yönlendirme yapmaz, gizli operasyon masalı anlatmaz.
Bu insanlar sizin korkunuzdan besleniyor.
Paniğe kapılırsanız kaybedersiniz.
Konuşursanız tuzağa düşersiniz.
İnanırsanız dolandırılırsınız.
Telefon dolandırıcılığı hızla artıyor çünkü hâlâ inanılıyor.
Hâlâ korkuluyor.
Hâlâ “ya doğruysa” deniyor.
Unutmayın:
Devlet telefonda konuşmaz, çağırır.
Dolandırıcı telefonda bağırır, korkutur.
Telefon çaldığında aklınızı açın, kulağınızı değil.
Şüphe edin.
Kapayın.
Engelleyin.
Dolandırılmam demeyin, dolandırıcıların var olduğu yerde dolandırılanlarda var olacak.
Önmeli olan dolandırılmamak.