Uzun zamandır uğramadığım şehrimizin sembolü Kale’deyim..
Kırşehir’e hâkim yerde baktığımda eski çocukluk yıllarım aklıma geldi.
Kale Ortaokulu yok, çocukların sesleri okulun teneffüs zili kesilmiş.
Kuşların cıvıltısı yıllara dayanan geleneksel ramazan topu duruyor, ramazanda havaiyi fişek atılıyor.
Hala o gelenek devam ediyor.
Bizler çocukluğumuzda sıkça inip çıktığımız bir Kale’mizdi burası.
Eski halinde çok bir şey kalmamış.
Kırşehir’de yaşayıp Kale Ortaokuluna uğramayan öğrenci yok gibi.
Şimdi Kale Ortaokulu yerle bir olmuş enkazı duruyor.
Etrafına birkaç kamelyalar yapılmış.
Kale Cami yerinde dokunulmadan dik duruyor.
Allah’tan tarih olduğu için dokunulmuyor.
Kale şehrimizin her tarafını görebileceğimiz bir konuma sahip.
Şehrin her tarafını rahatça göre biliyorsunuz.
Üzerine bir kule yapılsa içerisinde uzakları göre bileceğimiz bir türbin konsa, burada Hacı Bektaş’ı, Yunus Tepesini, Orta Köyü bile görebiliriz.
Seçilmişlerde böyle bir düşünce olmayınca bizde kendi gözlerimizle seyreyledik.
Doğu yönünde doğru baktığınızda göklere yükselen Kervansaray Dağlarını, biraz onun yanında Kındam, daha sonra Âşık Paşa, Yenice Mahallesi sizleri gözlüyor.
Heybetiyle insanlara son mekânız burası dercesine Âşık Paşa Mezarlığı misafirlerini bekliyor. .
Cacabey ve Kapıcı Cami eski görkemiyle ayakta duruyor.
Kırşehir’in tek meydanı gezgincileri ağırlıyor.
Batı yönüne baktığınızda Yağmurlu ve Karıncalı Dağları’nı görüyorsunuz.
Ahi Üniversitesi’nin büyüyen alanını, yanı başında Ağ bayır sırtlarında Kırşehir’in termal gururu Bigtermal Oteli.
Muharrem Usta’nın Çekiç Ali’nin, Neşet Ertaş’ın daha bir çok yetişmiş ozanların ve şehrin ağalarının mezarlarını görüyorsunuz..
Eski Bağbaşını hayal ediyorsunuz şimdi çok katlı beton konutlarını görüyorsunuz.
Yanında Çukur çayır, Kayabaşı, Killik, Hırla, eski mahalleleri arzuluyorsunuz.
Gözlerinize sadece beton duvarlar geliyor.
Kuzey tarafa döndüğünüzde Özbağ, Kurt Ocağı, Şelbe, Taşlık, Hacı Hasan, Kılıç özü Çayı, Kent park yüzünüze gülüyor.
Ahi Stadyumu yeşil örtüyle duruyor.
Bakmaya devam etikçe Ahi Cami ve yeni yapılan külliye muhteşem heybetiyle tarihi koruyor.
Âşık Paşa Mahallesi iki katlı tarihi konakların yerlerinde dev gökdelenlerle Kırşehir sokaklarını süslüyor.
Şehrimizin Camileri ve minareleri tarihin derinliğini hatırlatıyor.
Güney tarafında baktığınızda gözünüzün alabildiğince Dine bağın, Sulu Derenin, Hızır ağanın güzelliğini, Saraycık Mahallesi’nin, Kazan kayanın betonlaştığını görüyorsunuz.
Kale’den baktığımızda o güzel eski mahalleleri göremiyorum artık.
Şehirleşme adına dikey mimarilerin betonlarını görüyorsunuz.
Kırşehir’in kavak ağaç-ları yok olmuş, yerine beton bloklar gelmiş.
İki katlı konaklardan tek katlı Bahçelievler’den eser kalmadığı gibi ne bahçe kapıları açılıyor, nede tandır ekmeğinin kokusu burnunuza geliyor.
Tüten bacalar tütmez, sokaklarında cıvıl cıvıl koşan, oynayan çocuklardan bir eser bile kalmamış.
Geriye ne kalmıştı biliyor musunuz?
Ben söyleyeyim: Uzun Çarşı tabelası ve eskiyi diri tutan tarihe şahit olmuş işyerleri.
Kim bu hale getirdi diye bağırsam acaba kim ne cevap verirdi?
Mahallemizi, sokağımızı, konağımızı, evimizi , barkımızı, hayallerimizi önce mahalleli, sonrada oy verip şehri yönet diye yetki verdiğiniz seçtikleriniz bu hale getirdiler……!
Kale’den gördüm seyreyledim Kırşehir Alemini deyip eski merdivenlerde aşağıya iniyorum..