Bizim sevdamız Anadolu’nun bozkırı, gönül şehri Kırşehir…
Ve bu şehrin sosyal, kültürel, ticari, sportif, turistik ve eğitim alanında, kısacası yaşam ikliminde şekillenen geleceğinde yapılan yanlışlara dikkat çekme ve elimizden geldiğince bunları engelleme çabası içindeyiz.
Çünkü burada yaşıyoruz.
Kırşehir’de ne olup bittiğini anlamaya, haberdar olmaya çalışıyoruz.
Zira yaşamak, yalnızca nefes alıp vermek değil.
Düşünen bir varlık olarak insanı insan yapan; merak etmek, sorgulamak ve anlamaktır.
Bilinmeyenleri öğrenme arzumuz, bizi yaşama ve topluma karşı sorumlu kılar.
O hâlde gelin; mantığımızla, vicdanımızla ve samimi duygularımızla hep birlikte sorgulayalım.
Siyaset, insanı mutlaka değiştiriyor.
Bunu görmek için partilere etiket yapıştırmaya gerek yok; zaman içinde insanlar nasıl bir değişime uğruyor, hep birlikte tanık oluyoruz.
Ve ne yazık ki bu değişimler, alışılagelmiş, sığ ve günü kurtarmaya yönelik siyaset anlayışının bir sonucu.
“Bakın o yaptı, ben gelirsem yapmam…
Söz veriyorum!”
“Hatta yemin ediyorum…”
Yetmez, bir de “Kur’an’a el basıyorum, alnıma götürüyorum, inanın bana!” denilir.
Ama gelin görün ki bir süre sonra siyasi iklim değişir, önde giden tekerlek nereye gitmişse arkadaki de onu takip eder.
Bugüne kadar Kırşehir’de ve diğer illerde farklı partilerde siyaset yapan pek çok kişiyle arkadaşlıklarımız, dostluklarımız oldu.
Süreç içinde bu ilişkilerimiz devam etti, ediyor.
Ama bir şeyi sormak gerek: Seçim öncesi meydanlarda söylenen o sözler, seçim sonrası neden hep rafa kaldırılıyor?
Adaylar, projelerle geliyor.
“Şehirlerimizi çağın gereklerine göre yeniden tasarlayacağız.”
“Paylaşım ekonomisini destekleyeceğiz.”
“Trafik altyapısını yapay zekâ ile güçlendireceğiz.”
“Otonom araçlara uygun yollar yapacağız.”
“ çok katlı Oto parkları yapacağız.
“Işıklandırılmamış sokak bırakmayacağız.”
“Kent estetiğini koruyacak, özel kurullar kuracağız.”
“Yeşil alanları artıracağız, parklar oyun alanları yapacagız.”
“Pahalı törenlere değil, kalıcı eserlere bütçe ayıracağız.”
“Yer altı otoparkları ile araç kirliliğini azaltacağız.”
“Yol tabelası, kaldırım, yürüyüş yolu ve şehir mobilyalarını standart hâle getireceğiz.”
Bunlar her seçim öncesi duyduğumuz, kâğıt üzerinde güzel duran vaatler…
Ancak makamlara oturulduğunda çoğu unutuluyor.
Bu durum yeni değil, her seçim sürecinde tekrar ediyor.
Artık vaat değil, icraat görmek istiyoruz.
Yıllar akıp gidiyor, bir seçim daha kapıya dayandı.
Ve yine aynı soruyla karşı karşıyayız:
Eğer hâlâ “sandık laf olsun, biz memnunuz” diyorsanız, söyleyecek bir söz kalmıyor.
Ama hâlâ bir umut taşıyorsak, o zaman birlikte sorgulamaya devam etmeliyiz.