Merhaba değerli dostlar.
Kırşehir sevdalısı bir kardeşiniz olarak, “Kırşehir’e Değer Katanlar” serimizde, şehrimize emeğiyle, gönlüyle katkı sunan kıymetli isimleri sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
Bugün sizlere; hem kalemiyle, hem sahne performanslarıyla, hem de gönül insanlığıyla halkın gönlünde taht kurmuş bir isimden, İdris Altuner’den bahsetmek istiyorum.
Erzurum’un soğuğu serttir ama insanının yüreği sıcaktır derler. Hele bir de o insan, sazını eline alıp türküsünü gönülden söylüyorsa, işte o zaman bu sıcaklık memleketin dört bir yanına yayılır. İdris Altuner de tam böyle bir adam…
1980’de Erzurum’un Şenkaya’da dünyaya gelmiş. Türkü söylemek çocukluk yıllarında başlamış. Babasının Sümmanî, Şenlik, Reyhani türkülerini ustaca söylemesi kulaklarında bu tınıları bırakmış. Abisi Taşkın Altuner’in lise çağlarında müziğe gönül vermesi, bağlama çalması, türkü söylemesi ile birlikte bu tutku ailede artık geleneksel bir hâle gelmiştir.
Çocuk yaşta köy odalarında, düğünlerde, köyün yaşlılarından dinlediği türkülerinin içinde büyümüş. Türkü artık onun için sadece bir melodi değil bir yaşam biçimi olmuş.
1997 yılında Erzurum’dan Ankara’ya gelmiş. Müziğe olan ilgisi, sevgisi, merakı, Ankara’da bulunan Bektaşi radyolarında yayınlanan bağlama tınılarından daha da beslenmiş. Burada müzik kurslarına katılmış; nota, solfej, bağlama eğitimi almış. Çocukluktan gelen bu aşk, artık icraya, programlara, sahneye, radyo ve televizyon programlarına dönüşmüş.
2002 yılında Kırşehir’e yerleşmiş. Burada Kırşehir musikisine derin bir ilgi duymaya başlamış. Bozlak geleneğini yakından tanımış, bu toprakların kendine özgü ezgilerini okumaya koyulmuş. Zamanla ustalığını geliştirmiş, büyük usta Neşet Ertaş’ın türkülerini zaman zaman seslendirmiş. Onun eserlerini yorumlarken yalnızca notaları değil, ustanın yüreğinden süzülen duyguları da taşımaya gayret etmiş. Böylece hem kendi sanatına hem de Kırşehir’in kadim müzik mirasına önemli bir değer katmış.
2006 yılında şiir yazabildiğini fark etmiş. Ardından yazdığı şiirleri besteleyebildiğini keşfetmiş. O gün başlattığı amatör ruh, bugün profesyonel bir yolda hızla ilerlemiş. Bir deneme kitabı çıkarmış. Aforizmalardan, ölçülü hece şiirlerinden ve serbest şiirlerden oluşan bu kitabın adı “Ruh Sızım”. İki albümü, 15 single çalışması, bir o kadar klibi ve bir kitabı bulunuyor. Yapmış olduğu çalışmalar, bir akademik tez olarak da yayınlanmış.
Ayrıca Yunus Emre’nin ilahi ve tasavvufi mirası üzerine de özel çalışmalar yapmış. Onun şiirlerini sazıyla yorumlayarak gönül dünyasına ayrı bir kapı aralamış. Bu yönüyle sadece bir türkü icracısı değil, aynı zamanda Yunus’un hoşgörüsünü ve insan sevgisini de müziğiyle bugüne taşıyan bir gönül adamı olmuştur.
Albüm çıkarmak kolay iş değil; 2009’da “Bizde Var” ile başlamış, 2012’de “Aşk-ı Divane” ile devam etmiş. Her türküsünde memleket kokusu var. Kimi zaman hasret, kimi zaman sevda, kimi zaman da yiğitlik…
İdris Altuner’i dinlerken fark ediyorsun ki bu adam, türkü söylemiyor sadece; adeta yaşıyor ve yaşatıyor. Sözlerinde samimiyet, sesinde Anadolu’nun ta kendisi var. Belki de bu yüzden onu dinleyen herkes, “Bu türkü sanki bana yazılmış” diyor.
Bir de gönül işi var onda… Ahiliğin musikisi üzerine bir proje hazırlamış. Yani adam hem sazıyla hem kalemiyle derdini anlatıyor. Gençlere de güzel öğütler veriyor: “Mutlaka geleneklerinizi yaşatın. İnancın ve geleneğin olmadığı yerde çabuk yok olur ve kaybolursunuz. Hayal ettiğiniz ve sizi mutlu eden şeylerin peşinden koşun. Mutlaka bir enstrüman çalmayı öğrenin” diyor.
Murat Uzun der ki:
“İdris Altuner sadece türkü söylemiyor; doğruluğu, insanların içindeki hoşgörüsü, sevgisi ve muhabbetiyle gönül insanıdır. Sazının teliyle kalplere dokunur, sözüyle gönülleri ısıtır. Onu dinlerken, bir ezgiden çok daha fazlasını duyarsınız; geçmişin hikâyelerini, memleketin kokusunu, insan olmanın erdemlerini hissedersiniz. Hayatında da sahnesinde olduğu gibi samimiyet, vefa ve dürüstlük vardır. Bu yüzden onun türküsü bittiğinde bile dostluğu, yüreğinizde çalmaya devam eder.”