Geycek köyü ve civar köylerde kullanıldığı şekliyle ve mahalli tabirle “ağcakatık” diye bilinen peynirden yapılan besin eskilerin vazgeçilmez yiyeceklerinden sayılırmış. Güzün yapılıp, genellikle kışın ve ilkbaharda tüketilirmiş. Sözcüğün aslı ‘ağca katık’ iken zaman içerisinde kelime, harf eksiltilerek, söyleyiş kolaylığı sağlamak için “ağcaatık” olarak telaffuz edilir olmuştur.

Günümüzde isminin bile unutulmak üzere olduğu bu yiyeceğin nasıl yapıldığı ve ne şekilde tüketildiğinden bahsetmek istiyorum. Yazın köyde inek, koyun sütü bol olur. Güz gelince azalır, kışın ise çoğunlukla hayvanlar sütten kesilir. İnekler ve koyunlar sütten kesilmeden önce evin ihtiyacından arta kalan yağlı süt ile yoğurt çalınır. Yağlı süt pişirilip yoğurt çalındıktan, yoğurda bir avuç çekilmiş kaya tuzu atılarak önceden hazırlanan tabaklanmış tüysüz(kılsız, yünsüz) koyun veya keçi derisine konulur. Deriye kolay konulması için genellikle bir huni kullanılır. Derinin ağzı kıvrılarak az tuz eklenir. Deriden sızan yoğurt suyu temiz bir bezle silinir. İp ile duvara asılır, derinin altına sızan suyun birikmesi için bir kap konur. Su sızdığı için, ağzı dâhil, derinin her tarafı temiz bezle iyice silinir. Sinek konmasına mani olmak için etrafına az biraz sinek ilacı sıkılabilir (çünkü sinek, larvalarını bırakırsa kurtlanma tehlikesi bulunmaktadır).

Yağlı yoğurt deriye konulurken mutlaka bir avuç tuz da eklenir, deri iyice yıkanır, temiz bezle de silinir. Aksi halde deri barlanır, yeşillenir ve bakteri ürer. Bu işlem, deri tamamen yağlı yoğurtla doluncaya kadar devam eder. Deri tamamen dolunca ağzı iyice bükülür, üstüne kâfi sayıda taş konur, üstüne de tamamen örtecek büyük bir bez ile kapatılır. Yaklaşık bir ay sonra suyu tamamen sızan yoğurt, derinin dikişli olan alt tarafı sökülerek açılır. Dışı tüylü, yünlü başka temiz bir deriye küsküsle iyice basılır. İyice katı hale gelen yağlı yoğurt deriyi dolduramayacak kadar az ise hamur bezisi alır gibi yuvarlanır ve topak topak yapılarak(mahalli tabirle keş) pencerenin önünde birkaç gün kurumaya bırakılır. İki üç gün sonra da rafta muhafaza edilerek tüketilir.

Yağlı yoğurt deriye konulurken mutlaka kaya tuzu eklenmelidir. Deriye koyma işlemi bittikten sonra ağzı içeri doğru katlanır ve tuzlanır. Tekrar bir bezle bağlanır. Üzerine taş konur. Basılan deri, dört köşesi taşların üzerine gelecek şekilde konur. Bu şekilde bir iki hafta daha dinlendirilerek kalan su iyice sızdırılmış olur.

On, on beş günlük dinlenmenin nihayetinde hazırlanan ağcaatık tüketilmeye hazır hale gelmiş sayılır. Mükemmel tadı ve besleyici özelliğiyle kahvaltıda, öğle yemeğinde ve yazıya gidildiğinde yufka içinde çok güzel, vazgeçilmez bir katık olan ağcaatık çoktan günümüzde adı da tadı da unutulan gıdaların arasına karışmıştır. (Kaynak kişi annem Yeter ŞAHİN).