Ceket giyince beyefendi.
Koltuk bulunca yönetici.
İki laf edince kanaat önderi sanıyor kendini…

Görgü sıfır.
Terbiye eksik.
Ego tavan.

Kibrin, edepsizliğin diplomalı, ya da diplomasız hallerini izliyoruz hep birlikte.

Sesinden önce ayakkabısı girer ortama. Geldiğini anlamak için bakmana gerek yok, zaten kendini öyle bir hissettirir ki...

Sanki şey teşrif etmiş.

Ama bakıyorsun, içi boş bir teneke.
Gürültü çok.
Derinlik yok.

Ne görgüyle yoğrulmuş.
Ne de edep denen şeyi koklamış.

İki parça bilgiyle ukalalık.
İki kelimeyle kibir.
Üç beş takipçiyle şöhret.
Dört çarkla adamlık satıyorlar.

Eğitimi var ama ahlakı eksik. Sofraya nasıl oturulur bilmez.
Misafiri ağırlamaz.
Büyüğe hürmet etmez.
Küçüğe el uzatmaz.

Bu da yetmezmiş gibi, ham halleriyle toplumda örnek olmaya çalışır.
Yüksek sesle konuşur.
Cahilliğini özgüven sanır.
Eline mikrofonu verdin mi, bir dam der, bir kapı.

Bunlara bakınca.
Suç onun mu?
Yoksa onu bu hale getiren bizlerin mi?
diye düşünürsün.

O terbiyesizliği normalize eden çevresine.
Ona alkış tutanlara.
Onu pohpohlayanlara Kızmayalım mı?