Bu karanlık nereye kadar, ne zamana değin?...
Bu cehalet cehenneminin ateşini kim söndürecek?
Topyekün cehennem yolcusu olmanın gereği ne?

Ne yaşadığımız dünyadan bir şey anlıyoruz?
Ne de diğer tarafa bir azık edinebiliyoruz?
Yok olan.
Lanete uğrayan topluluklardan ne farkımız kaldı?

Kendimizi kandırdığımız mı acı başkalarının bizleri salak yerine koymaları mı?

Neden soramıyoruz, nedenler bulamıyoruz ahvalimizin zavallılığına?

Yakışıyor mu sana günah galerilerinde kendini iftiharla teşhir etmen.
Degerlerinden uzaklaşıp gitmen?

Hep konuşuyoruz.
Ekranlar boyu, kürsüler, minberler boyu.
Kahvelerde, meclislerde, sokaklarda.
Herkes te aliyyül ala!
Herkes herşeyin uzmanı. Herşeyi biliyoruz, haddimiz hariç.
Bütün söylediklerimiz hepten doğru.
Aksini düşünmek ne mümkün?

Kibir kaplamış yüreklerimizi. Kimseleri beğenmiyoruz. Doğrunun kıblesi egomuz olmuş.

Araştırma, icraat yok. İçimizden geldiğince, dilimiz döndüğünce car car edip duruyoruz.

Bunca bilene rağmen sorunlarımız günden güne katmerleşmekte.

Kimsenin de çözüm için bir şey yaptığı yok.
Evlerimiz, Mahallelerimiz, Caddelerimiz, Şehirlerimiz birer günah galerisi.

Eskimez-pörsümez yenimiz eşliğinde. Titreyip kendi değerlerimize dönmek zorundayız.

Samimiyetten tık yok.
Pişmanlık alametleri sergileyemiyoruz.

Nedamet getiren nerde?
Hep ben demiştim küstahlığı.
Kendi gürültümüzde boğuluyoruz.