Charles John Huffam Dickens (1812 – 1870), İngiliz yazar ve toplum eleştirmeni. En unutulmaz kurgusal karakterlerden bazılarını yaratmasının yanında Victoria devrinin en iyi romancısı olarak kabul edilir. Yaşadığı sürede eserleri benzeri görülmemiş bir üne sahip oldu ve yirminci yüzyılda edebi dehası eleştirmenler ve ilgili kişiler tarafından kabul gördü. Romanları ve kısa öyküleri dünya çapında tanınmaya devam ediyor.

Memur bir babanın oğlu olarak 1812 yılında doğan Dickens'ın ilk yılları refah içinde geçse de babasının borçları yüzünden hapse girmesiyle sefaletle tanıştı. Henüz 11 yaşında iken bir boya fabrikasında çalışmak zorunda kaldı. 15 yaşında bir avukatın yanına giren genç Dickens, öğrenmeye meraklı olduğu için boş zamanlarında stenografi öğrendi. 1835 yılında Morning Chronicle gazetesine stenograf olarak girdi ve 1835’te “Boz” takma adıyla Boz’un Karalamaları başlığında notlar yayımlamaya başladı. 1837'de ise esas onu ünlendirecek olan Bay Pikvik'in Serüvenleri adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl içinde Catherine Hogarth ile evlendi. 1840 yılında ölen baldızı Mary’e ithaf ettiği Antikacı Dükkanı romanını yayımladı. 1840'ta Amerika’ya gitti ve burada büyük bir coşkuyla karşılandı, ama Genel Okur İçin Amerika Notları kendisini o kadar içtenlikle ağırlamış olanlarda şiddetli tepkilere yol açtı. 1843 ile 1846 arasında bol bol seyahat eden Dickens, bu seyahatlerde dönemin ünlü yazarlarıyla tanışma fırsatı buldu. Bu dönemde yine Daily News gazetesini ve Household Words dergisini çıkardı. 1858 yılında karısından ayrılan Dickens, bu dönemden itibaren yine sık sık seyahate çıktı, konferanslar verdi. Ama sonunda çok yoruldu ve Gadshill’deki evinde istirahate çekilmek zorunda kaldı. 1870'te de şöhretinin zirvesindeyken öldü. Mezarı Londra'daki Westminster Kilisesi'nde bulunmaktadır.

Eserleri;
Bay Pikvik'in Maceraları (1837)
Oliver Twist (1839)
Nicholas Nickelby (1839)
Antikacı Dükkanı (1841)
Bir Noel Şarkısı (1843)
Martin Chuzzlewit (1844)
Dombey ve Oğlu (1846-1848)
David Copperfield (1850)
Kasvetli Ev (1853)
Zor Yıllar (1854)
Küçük Dorrit (1855-1857)
İki Şehrin Hikayesi (1859)
Perili Ev (hikâye) (1859)
Büyük Umutlar (1861)
Müşterek Dostumuz (1865)
Edwin Drood'un Gizemi (1870)

İki Şehrin Hikâyesi, Charles Dickens'ın 1859 yılında gazetelerde tefrika edilmek üzere yazdığı, konusu Fransız Devrimi esnasında ve öncesinde Paris ve Londra'da geçen romandır. 200 milyonun üzerindeki satışı ile tüm zamanların en meşhur edebiyat eserleri arasındadır. Roman devrime öncülük eden yıllar boyunca soylular tarafından ezilen Fransız köylüsünün durumunu, buna karşılık devrimin ilk yıllarında soylulara yönelik vahşeti ve Londra'daki hayat üzerinden aynı dönemdeki toplumlar arasındaki benzerlikleri betimler. Bu olaylarla birlikte birkaç karakterin hayatı da anlatılır. Charles Darnay ve Sydney Carton en önemli karakterlerdir. Darnay erdemli kişiliğine rağmen devrimin gazabına rastgele kurban seçilen eski bir Fransız aristokrattır. Carton ise Darnay'in eşine duyduğu karşılıksız aşk dışında boşa geçirdiği hayatını kurtarmak için çabalayan harcanmış bir avukattır. 45 bölümlük roman Dickens'ın “All the Year Round” isimli edebiyat dergisinde 31 haftada yayınlandı.

Kitapta suçsuz yere Paris'teki bir hapishanede 18 yılını geçirdikten sonra, eski bir dostunun yardımı ile kurtulan Dr. Manette'in tesadüfen Londra'ya dönüşü sırasında tanıştıkları bir Fransız olan Charles Darnay ile kızının yapacakları evlilik ve bunun ardından meydana gelen Fransız İhtilali'nin hayatlarına etkileri anlatılır. Bu insanların ruhsal değişimlerini ele alan kitapta birçok tarihi izlere de rastlayabiliriz.

Olayların akışı ve birbirleri ile bağlantıları romanda okuyucunun merakını son sayfaya kadar sürükleyen bir hızla sürer. Manette'in kızının sevgisine verdiği değer yüzünden içine atıp gömdüğü ancak unutamadığı intikam hisleri, kendisini bu duruma düşüren insanların soyundan gelen birisine kızını verebilmesi ilgi çekicidir. Buna karşın, hayatta kimseye karşı iyilik yapamamış ve bunun yüzünden hayatla bağları çok sıkı olmayan Sydney Carton'un Darnay'a duyduğu imrenme ve Lucie'ye duyduğu sevgi romanda olayların akışını değiştirir.

Charles Dickens bu romanı yazdığı sırada tıpkı Charles Darnay'ın evliliğindeki gibi sorunlar içindedir ve karakterle isimlerinin aynı harflerle C.D. başlaması bununla ilişkilendirilir. Bu roman da insanların kendilerine duydukları güven/güvensizlik anlatılıyor.

Eser üç kitaptan oluşuyor.
1.Hayata Dönüş: Dönem başlıklı ilk bölümde Fransa ve İngiltere’de (ama daha çok Fransa’da) 1775 yılı itibarı ile sosyal düzen/düzensizlik, suç, insan mal ve canının güvende olmaması, insanlara en yakın kimselerin haydutluk yaptığının örnekleri, anlamsız suçlamalarla mahkumiyetler, eziyet ve infazlar; haklı ağır infazlara rağmen suçun engellenememesi, aristokrat çevre ve kralların yönetim acizliği ile geleceği görememeleri… Öyle vurucu bir anlatımla sunuluyor ki nasıl kasvetli bir atmosfere gireceğinizin kilometre taşlarını görüyor ve o ruh-u haliye’ye giriyorsunuz. Dökülen şarap fıçısından sokağa akan şaraptan kana geçiş, açlıktan adam asmayı öğrenmeye geçiş öyle vurucu bir şekilde anlatılıyor ki daha 5. Bölüm’de muazzam bir insanlık dramına (Fransız İhtilalini oluşturan şartlar, ihtilal ve sonrası) hazırlanıyorsunuz. 2.Altın İplik. 3.Fırtınanın izi.

Yazar, Fransız İhtilali'nde, ortalığı kan gölüne çeviren monarşi kurallarının dayattığı ve artık o dönemin bir rutini olan giyotinle kafa kesmelerde öldürülen binlerce insanın acısını İngiliz halkına anlatmayı amaçlamıştır. Romanda ihtilal öncesinde acı çeken, sömürülen Fransız halkının bu travmanın yaraları ile, kendilerine yıllarca kötülük eden aristokrat ve asillere sıfır hoşgörü ve uydurma yasalarla idam cezaları vermeleri ile aslında evrimleşmemiş ve ilkel kalmış bir toplum oldukları anlatılmak istenmiştir. Devrim ertesinde yaşanan üç yıl, devrim öncesinin bir devamı niteliğindedir. Öldürenler artık öldürülmektedir.

Edebiyat dünyasının “Dickens’ın en büyük tarihî romanı”, yazarın kendisinin ise “yazdığım en iyi hikâye” diye tanımladıkları yapıt, Fransız Devrimi’nin Terör döneminde, Paris’in öfkeli, kana bulanmış sokaklarında, giyotinin gölgesinde yaşamak zorunda kalan bir grup insanın hayatına odaklanır.

On sekiz yıl yattığı Bastille Hapishanesi’nden çıkan Doktor Manette’ le, İngiltere’ye gönderdiği kızının Londra’da sürdürdükleri yaşamları, yollarının tekrar Paris’e düşmesiyle iradeleri dışında bir seyir kazanır. Sürükleyici gerilimi, güçlü lirizmiyle devrimi, toplumsal mücadeleyi, zalimliği, yoksulluğu ve aşkı çağının nabzını da tutarak olanca ihtişamıyla anlatan İki Şehrin Hikâyesi, bu nitelikleriyle hem klasik edebiyatın zirvelerinden hem de tarihin en güçlü hikâyelerinden biri.

Paris’teki karanlık günlerin karşısında Londra’daki aydınlık ve dingin günler yer alıyor. Ancak her iki şehir de karanlığın içinde umudu, aydınlığın içinde hüznü taşıyor. Aristokrasinin halka zulmünü de, devrim yanlılarının, intikam dürtüsüyle kirlenmiş adalet anlayışını da reddeden bir insanlıkla yazılmış, aşk ve fedakarlığın giyotinin gölgesinde bile yeşerttiği hayatın romanı.

Birkaç alıntı;
"Zamanın en iyisiydi, en kötüsüydü, bilgelik çağıydı, o aptallık çağıydı, inancın çağlarıydı, bu kâfirliğin çağıydı, Işık mevsiydi, Karanlığın mevsimiydi, umut baharıydı, umutsuzluğun kışıydı, bizden önce her şeyimiz vardı, bizden önce hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz Cennete direk gidiyoruz, hepimiz başka yoldan gidiyoruz- - kısacası, bu dönemin şu ana kadar olduğu gibi, en gürültülü yetkililerinden bazıları, sadece iyi bir karşılaştırma derecesinde, iyilik ya da kötülük için, varlığını sürdürmede ısrar ettiler. ”

"Jerry, cevabımın “Hayatın Gerçektir" olduğunu söyle.”

"Onsekiz yıl! Günün Keçeli Yaratıcısı! On sekiz yıldır canlı gömülmek!"

"Kafamı omzuma koymuştu, o gece çağırdığım zaman - benim hiçbir şeyim olmasa da benim gidişden korktu - ve Kuzey Kule'ye getirildiğinde bunlarmı benim kolumun üstünde buldular." Onları bana bırakacak mısın? Ruh içinde olsalar da, vücutta kaçmama asla yardım edemezler. Söylediğim sözler onları çok iyi hatırlıyorum. ”

"Size şunu söylersem, sevgili canım, senin ızdırabın bittiyse, ve seni buraya almak için buraya geldiysem, ve İngiltere'ye barış ve huzur içinde gideceğimiz için, seni düşünmeni istiyorum. Yararlı bir hayat attığımız yer ve Fransa'mız da size karşı çok kötüydü, bunun için ağla, bunun için ağla! Ve eğer ismimi ve babamın yaşadığını anladığım zaman ve annem öldü. şerefli babama diz çökmem gerektiğini ve tüm gün boyunca uyanık olması, bütün gece uyanık kalması ve bütün gece ağladığım için af dilemem gerektiğini biliyorsun, çünkü zavallı annemin sevgisi işkenceyi benden sakladı, bunun için ağladı , onun için ağla! Benim için ağla, o zaman ve benim için! İyi beyler, Tanrıya şükür! Yüzümde onun kutsal gözyaşlarını hissediyorum, ve onun kalbim kalbime çarpıyor. O, bakın! Tanrı'ya şükürler olsun, şükürler olsun! "

"Tüm soğuk ve huzursuz aralıklarla, şafağa kadar, onlar bir kez daha Bay Jarvis Lorry'nin kulaklarına fısıldadılar - kazılan gömülü adamın karşısında oturuyorlardı ve ne kadar süptil güçlerin sonsuza dek onun için kaybolduğunu merak ediyorlardı, ve restorasyon yeteneğine sahip olanlar - eski sorgulama: 'Umarım hayata hatırlatılmayı umursar mısınız?'

"Ama aslında, o zaman, ölümün ortaya çıkması, tüm ticaret ve mesleklerle, en azından Tellson'la değil, her şeyle ve her şeyden dolayı hukukun çaresi olan, her şeyden ziyade Yasama'nın neden olduğu bir reçete idi. Ölüm'e, kötü bir notun ise Ölüm'e verildi, bir mektubun ölümcül açılışı Ölüm'e verildi, kırk şilin püresi ve altısı ölümle sonuçlandı, Tellson'un kapısında bir atın sahibi Ölüm'e kondu, kötü bir şeritteki örümcek Ölüm'e konuldu, Suçun tüm gamındaki notaların dörtte üçünün sirenleri Ölüm'e getirildi, en az iyi olanı yaptı. Önleme - neredeyse gerçeğin tam tersi olduğunu hatırlatmaya değerdi - ama, (bu dünyaya gelince) her bir özel durumun sorununu giderdi ve ona bakmak için başka hiçbir şey bırakmadı. ”

"Bu şekilde tekrar gitmeyeceğim. Ben bir hackney-koçu kadar çaresizim, laudanum kadar uykuluyum, çizgim, bilmemem gereken dereceye kadar geriliyor, eğer olmasaydı Benim için acı olan, benim için olan ve başka biri olan ağrı için, ama ben onun için daha iyi bir şey değilim, ve bu benim için daha iyi olmamamı önlemek için sabahtan geceye kadar olduğun şüphe. cebinde ve buna katlanmayacağım, Aggerawayter, ve şimdi ne diyorsun? "

"İçindeki atık kuvvetler ve etrafta bir çöl, bu adam sessiz bir terasta hala yolunda durdu ve bir an için, ondan önce vahşi doğada, onurlu bir hırs, kendini inkar ve azim bir serap gördü. Bu vizyonun fuar kentinde, aşkların ve süslerin kendisine baktığı havadar galeriler, hayatın meyvelerinin olgunlaştığı bahçeler, görüşte parıldayan Umut suları vardı. Bir an ve gitmişti. evlerin kuyusundaki yüksek bir odaya, ihmal edilmiş bir yatakta kıyafetlerine attı ve yastığı ıslanmış gözyaşlarıyla ıslanmıştı. "

"Bazen bir akşamın yanına oturdum, dinliyorum, yankıları yanyana gelen ve hayatımıza giren tüm ayak seslerinin yankıları olana kadar."

"Bastırma tek kalıcı felsefedir. Korku ve köleliğin karanlıktan uzak olması, dostum, bu çatının gökyüzünü kapattığı sürece köpekleri kırbaçlara itaat edecek."

“Hiç bir zararı yoktur. Genç hanıma önermedim, ve kendi aramızda, hiçbir şekilde, yansıma üzerinde, kendimi o ölçüde taahhüt etmiş olmam gerektiğine inanıyorum. Boş kafalı kızların minyatür ve kölelik kontrolünü kontrol etmelisiniz, bunu yapmayı beklememelisiniz, ya da her zaman hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Şimdi dua etmeyelim diyorum, ben size başkaları yüzünden pişmanlık duyuyorum. Kendi hesabımdan memnundum ve sizlere ses çıkarmamı sağladığınız için ve size tavsiyelerinizi verdiğiniz için gerçekten çok fazla yükümlülüğüm var, genç hanımı benden daha iyi biliyorsunuz, haklıydınız, asla yapamayacaksınız. "

Dünya Klasikleri içinde her zaman özel bir yeri olan bu eseri mutlaka okumak gerektiği fikrindeyim. Hararetle tavsiye ederim efendim.