2. Bölüm – Ağa’nın Hatırası, Çobanın Aşkı

Geçmişin Aynasında

Ağa, o gece konak penceresinden dışarı baktı.
Gökyüzü karanlıktı ama Kızılırmak’ın üzerinde ay ışığı parlıyordu.
Her dalga, ona geçmişinden bir hatıra taşıyordu.
O hatıralar içinde bir yüz, bir gülüş, bir söz vardı:
“Ne olursa olsun, gönül hakikate dönsün…”

“Geçmişte o da yaşamış,
Hayatını boşa harcamış.
Aklı başında, yaşlanmış,
Geçmişiyle barışmış.”

O günlerde âşık olmuştu o da.
Ama aşkını saklamış, büyüklerin sözüne boyun eğmişti.
Kader onu ağalık mertebesine taşırken,
içinde eksilen bir şey kalmıştı: sevda…

Ağa’nın Gönlünde Şimşekler

O gece yıldırımlar uzaktan çakıyor, Kızılırmak parlıyordu.
Ağa, Horan’ı düşündü.
“Bu çocuk benim gençliğim,” dedi kendi kendine.
“Benim yarım kalan hikâyem, onun kavalında yankılanıyor.”

“Düşünceler ateşlenmiş,
Çobanı kendinden bilmiş.
Aklında şimşekler çakmış,
Bir çare demiş, aramış.”

Ağa sabaha kadar uyumadı.
Bir çözüm bulmalıydı: hem kızını, hem çobanı imtihanla denemek…
Belki de kendi geçmişini temize çekmek istiyordu.
O imtihan, hem kaderin hem kalbin terazisinde tartılacaktı.