Günümüz Siyasetinin Sessiz Hikâyesi
İlimizde, ülkemizde, kendini tazı zannedenler çoğaldı.
Bugün bu şehirde bazıları sadece “sahibi” için koşuyor.
Kendi koltuğu, kendi mevkii, kendi rahatlığı için.
Ama unuttukları bir şey var: Hiçbir tazı, sahibinin ömründen uzun yaşamaz.
Avcı değişti mi, tazı da unutulur.
Bugün arkasını yasladığı sahibi yarın sahneden indiğinde, o tazılar ilk terk edilenler olacak.
Çünkü sadakatle değil, çıkarla koşan her tazı, sonunda avcıdan da, halktan da yüz bulamaz.
Bilirsiniz, tazı avcının yanında olur; koşar, ter döker, tehlikelere atılır.
Ama bütün bu çabanın sonunda kazanan tazı değildir.
O sadece avı yakalar, sahibine teslim eder.
Ödülü mü?
Birkaç okşama, birkaç güzel söz, bir kemik belki...
Ve sonra yine aynı döngü: Avcı yeni hedef gösterir, tazı yine koşar.
Bugün siyasette, medyada, hatta bürokraside bu tazıların sayısı hiç az değil.
İlimizde tazı olup sahibi için av peşinde olanlara dikkat edin derim.
Kimi çıkarı uğruna koşuyor, kimi bir koltuk uğruna, kimi ise sadece “sahibinin” gözünde değer görmek için.
Kendisi için değil; başkası için, daha doğrusu başkasının çıkarı için koşuyorlar.
Ve bu koşu, ne kadar hızlı olursa olsun, aslında bir yere varmıyor.
Bir hikâye vardır bilirsiniz…
Tazı tavşanı bir türlü yakalayamaz.
Hâlbuki tazının bacakları daha uzundur, nefesi daha güçlüdür, av için eğitilmiştir.
Yine de tavşan hep kaçar, kurtulur.
Tazı bir gün dayanamaz ve sorar:
“Senin bacakların kısa, benimkiler uzun; ben niye seni yakalayamıyorum?”
Tavşan ise gülümser:
“Sen sahibin için koşuyorsun, ben ise canım için.”
İşte fark burada gizli…
Birileri başkası için koşarken, birileri kendi onuru, özgürlüğü, geleceği için koşuyor.
Tazılar sahiplerine sadakatleriyle övünürken, tavşanlar hayatta kalmayı, direnmeyi başarır.
Bugün siyasette “tazılık” bir meziyet gibi sunuluyor.
Sadakat, liyakatin önüne geçmiş durumda.
Birinin gözüne girmek, hakikatin peşinden koşmaktan daha kıymetli hale geldi.
Bu tazı kılıklılar kurumlarda kendiişlerinin tazı lığını yapmıyorlar sahibin tazısı olmak peşinde koşuyorlar.
Tazıların kuyruğunu salladığı, avcıların sırt sıvazladığı bir dönemde, gerçek tavşanlar, yani kendi için, inandığı değerler için koşanlar, çoğu zaman hedef oluyor.
Ama unutmamak gerek: Tarih boyunca hiçbir tazı efsane olmadı.
Efsaneler hep kendi için koşanlardan çıktı.
Kendine ait bir duruşu, bir sözü, bir yolu olanlardan…
Bu şehrin en çok ihtiyacı olan şey; koşacak bir tazı değil, inancı, karakteri, duruşu olan bir yöneticidir.
Belki de artık sormanın vakti geldi: Bu şehirde kim için koşuyorsunuz?
Sahibiniz için mi, yoksa halkınız için mi?
Birinin avını taşımak için mi?
Şunu unutmayınız Tazının ömrü avcının gölgesi kadardır.
TAZILAR MEYDANDA
Zafer Çam
Yorumlar
Trend Haberler
Ejderoğlu Kuyumculuk yaptı yine yapacağını
Kırşehir’de son yolculuğa uğurlandılar!
100 Bin TL’lik promosyon Kırşehir’de başladı
Boztepe Çiğdeli Köyü Modern suya kavuşuyor
Kırşehirli siyasetçi yol kazası geçirdi
Ömer Yaşar’ın eşi hayatını kaybetti
ASGARİ ÜCRETTEN MEMNUN MUSUNUZ?
Ankete Katıl
Özel Haber
Basın İlan Kurumu