Eskiden bir söz vardı bizim memlekette:
“Bir şehre bakan geldiyse, o şehir kalkınır.”
Hani öyle derlerdi ya, “Bakan geldi, işler değişecek” diye… Ama bakıyorum, ne kalkınma, ne bir arpa boyu yol katedilmiş. Bakan geldi, birkaç saat dolaştı, fotoğraflar çekildi, protokol konuşmaları yapıldı. Ama Kırşehir hâlâ aynı, sorunlar olduğu yerde duruyor, belki biraz daha derinleşti.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır dün Kırşehir’deydi. Valilik, parti binası, organize sanayi bölgesi, Petlas gibi programlar… En azından program listesi öyleydi. Ama bu ziyaretin en dikkat çekici tarafı, birçok programın basına kapalı yapılmasıydı. Kimle ne konuşuldu, ne söz verildi, ne dert anlatıldı bilen yok. Şeffaflık yoksa, güven de olmaz. Hele ki halktan kopuk bir temas, çözüm üretmez.
Peki ne oldu o gün? Fotoğraflar çekildi, tokalaşmalar yapıldı, protokol konuşmaları sıralandı. Kırşehir’e uzaktan bakan biri “çok dolu bir gün olmuş” diyebilir. Ama halkın hissettiği öyle değil.
Kırşehir’de işsizlik diz boyu!
Kağıt üzerinde dolu bir gün gibi göründü belkide. Ama Kırşehir’in gerçeğine dokundu mu bu ziyaret? İşte asıl mesele burada başlıyor.
Kırşehir’de yüzlerce, binlerce insan işsiz. Gençler umutsuz. 2-3 ay önce devlet hastanesi için 14 kişilik temizlik personeli alımı vardı. Başvuranların sayısı tam 11 bin. Hem de içinde lisans mezunu da var, ortaokul mezunu da. Düşünsenize, 11 bin kişi var 14 kişilik işe talip. Bu sayı Kırşehir’in halini, umudun ne denli azaldığını, çaresizliği gözler önüne seriyor.
Çünkü gerçek Kırşehir yine görünmedi.
Sadece sanayicilerle bir araya gelmekle, Kırşehir’in üretim sorunları çözülmüyor. Petlas gibi dev sanayi kuruluşlarının yanında, ayakta kalmaya çalışan küçük atölyeler var bu şehirde. Kira ödeyemeyen, enerji faturasıyla boğuşan, kalifiye eleman bulamayan, sattığından kazanamayan insanlar... Onlar bu ziyaretin neresindeydi?
Dahası, bizzat o büyük sanayi devlerinin bile sessiz krizleri var. Petlas, kısa bir süre önce toplu işçi çıkarmıştı. Bu şehirde birçok hane, bu işten çıkarılan insanların dramına tanıklık etti. Peki bu konuşuldu mu? Bu insanlar nereye gitti, nasıl geçiniyor, ne iş yapıyorlar şimdi? Kaç tanesi hâlâ işsiz?
Ve ben, o gün bir ana tanık oldum. Bir anneye...
Bakan yürürken, sesi titrek ve gözleri çaresiz bakan bir kadın yükseltti:
“Bakanım sizinle özel konuşabilir miyim?”
Görmeliydiniz... O ses ne kadar kırıktı, o gözler ne kadar doluydu.
Bakan Kacır belki protokol gereği, belki haklı bir plan disipliniyle özel kalemine yönlendirdi kadını:
“Ben seni bir dakika dinlerim, ama özel kalemim seni uzun uzun dinler” dedi ve yürümeye devam etti.
Ama anne durmadı.
“Bakanım, lütfen. Benim oğlum aylardır işsiz. Ne olur beni siz dinleyin…”
dedi. Özel kalem numarasını aldı, hızla merdivenlere yöneldi. Kadın ise çaresizce onun ceketine tutundu. Ama o da yürümeye devam etti…
Ve kadın, orada öylece kaldı. Umudu, elinden kayıp giden bir kumaş gibi… Belki dönüş yapıldı belki yapılmadı orası da muamma...
Söyleyemediklerimiz, gözlerde saklı kaldı
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır geldi, gezdi, protokolünü yaptı. Ama Kırşehir’in asıl gerçekleri, işsiz gençlerin, umudu kırılmış ailelerin dramı orada değildi.
Kırşehir’in gençleri, işsiz kalıyor. Esnaf dertli, üretici destek bekliyor. Umutlar giderek tükeniyor. Bu ziyaretler, kalkınma umudunu pek beslemedi. Çünkü mesele sadece büyük yatırımlarla değil, sahada insanların hayatına dokunmakla çözülür.
Valisinden milletvekiline, il başkanından ilçe başkanına kadar herkes Kırşehir için elinden geleni yapıyor. Ama yetmiyor. Çünkü mesele sadece bireysel gayret değil, sistematik ve kalıcı çözümler istiyor. O çözümler de işin mutfağından, yani halkın içinden çıkar.
Bakanlar gelir, gider…
Ama bu şehirde yaşayanların, işsiz gençlerin, umutlarını yitirmiş annelerin eşlerin babaların gözlerindeki acı kalır.
Ve o acıyı görmek, duymak, anlamak gerek.
Ve bazen bir söze sığınırsın.
Eski Cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’in dediği gibi:
“Dün dündür, bugün bugündür.”
Ama biz, bugünün dünü aratmadığı bir Kırşehir istiyoruz.
Kırşehir, sadece birkaç fabrikadan ya da birkaç protokol ziyaretinden ibaret değil. Kırşehir, içi dolu, mücadeleci insanlarıyla var. Ve bu şehir ancak gerçek anlamda sahip çıkılırsa, o güzel söz gerçekleşir:
“Bir şehre bakan geldiyse, o şehir kalkınır.”
Biz de o günü bekliyoruz.