Kırşehir’de yaşanan işsizlik krizini sadece rakamlardan değil, bizzat hayatımızın içinden hissediyoruz. Ben de bu şehrin bir sakini olarak her gün sokakta, çevremde, arkadaşlarımda bu sıkıntının ne kadar derin olduğunu görüyorum. Özellikle üniversiteyi bitirip bir türlü mesleğiyle ilgili iş bulamayan gençlerin çaresizliği yüreğimi burkuyor. Okumuş, emek vermiş, umutla geleceğe bakan o gençlerin diplomayla ortada kalması artık sıradan bir durum oldu. Her biri kendi alanında iş bulamayıp alakasız işlere yöneliyor; bu da sadece bireysel hayalleri değil, şehrin sosyal yapısını da altüst ediyor.
Geçtiğimiz günlerde kamu kurumunda açılan 14 kişilik temizlik görevlisi ilanına tam 11 bin 68 kişi başvurdu. Evet, yanlış duymadınız… 14 kişi alınacaktı ama on bini aşkın kişi başvurdu. Aralarında üniversite mezunları da vardı, yıllardır iş bulamayan insanlar da… Bu tabloyu görünce içim sızladı. Çünkü bu, artık işsizliğin sınır tanımadığını, umudun da giderek tükendiğini açıkça gösteriyor.
Benim çevremde de birçok kişi çareyi göçte arıyor. Kimisi İstanbul’a, kimisi Ankara’ya, kimisi ise Almanya’ya kapağı atmaya çalışıyor. Gençler gidiyor, aileler parçalanıyor, kent yaşlanıyor. Göç eden sadece insanlar değil, umutlar da beraberinde gidiyor. Şehrimiz adeta boşalıyor; sokaklar sessizleşiyor, okullar eksiliyor.
Ekonomik sıkıntılar öyle bir noktaya geldi ki küçük esnaf kan ağlıyor. Kimse alışveriş yapamıyor. Temel ihtiyaçlar bile lüks oldu. Kira fiyatları aldı başını gitti, asgari ücretle geçinmek artık mucize haline geldi. Birçok tanıdığım, günlük iş bulup günü kurtarmaya çalışıyor. Ama nereye kadar?
Tüm bunlar yaşanırken, yukarıdan, yani kent yöneticilerinden, siyasilerden net bir çözüm önerisi göremiyoruz. Her geçen gün tablo daha da ağırlaşıyor ama ne ciddi bir yatırım var, ne de istihdam yaratacak projeler… Bekliyoruz, ama ses yok. Bu sessizlik de en az işsizlik kadar ürkütücü…
Son zamanlarda ise başka bir tehlike daha kapımızda. Bazı gençlerin çaresizlikten yasa dışı işlere yöneldiğini üzülerek duyuyorum. İş bulamayan, geçinemeyen gençler kolay para tuzağına düşüyor. Bu durum sadece onları değil, hepimizi tehdit ediyor. Toplum olarak güvenliğimiz bile risk altında artık.
Ben bugün size içimi döküyorum çünkü aklımda tek bir soru var: Biz nereye gidiyoruz? Bu işsizlik, bu göç, bu çaresizlik bizi nasıl bir geleceğe sürüklüyor? Cevabını bilmiyorum ama şunu biliyorum: Kırşehir’de binlerce insan umutsuzca bir çözüm bekliyor. Bir ses, bir ışık, bir umut… Ve biz o umudu kaybetmek istemiyoruz.