30 Ekim 2025 tarihinde Ankara’da yapılacak İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı öncesinde, Kırşehir’de çevreciler ve vatandaşlar Cacabey Meydanı’nda bir araya gelerek altın madeni arama çalışmalarına karşı tepki gösterdi.

Cacabey Meydanı’nda Toplanıldı
Kırşehir’in çeşitli bölgelerinde planlanan madencilik faaliyetleri, kentte çevre hassasiyetini artırdı. Çevre Koruma Platformu üyeleri ve çok sayıda vatandaş, Atatürk Anıtı önünde bir araya gelerek doğal yaşam alanlarının korunması gerektiğini dile getirdi.

“Toprağımızı Vermiyoruz” Mesajı
Kırşehir Çevre Koruma Platformu yürütme kurulunda yer alan Damla Yeşilli, yaptığı açıklamada Ankara’daki toplantının önemine dikkat çekti. Yeşilli, Kırşehir halkını toplantıya davet ederek şunları söyledi: “Öncelikle tüm Kırşehir halkının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum. Şu anda Kırşehir’de bir maden arama çalışması yapılmak isteniyor.

Biz bu çalışmanın yapılmasını istemiyoruz. Yarın Ankara’da yapılacak toplantıda alınacak karar, bu madenin açılıp açılmayacağını belirleyecek. Biz de ‘toprağımızı vermiyoruz’ demek için Ankara’ya gidiyoruz. Katılmak isteyen vatandaşlarımız yarın saat 06:30 ve 07:00'da Kırşehir sıtadının önünden belediye araçlarıyla ulaşım sağlayabilir. Şehrimize, doğamıza, geleceğimize sahip çıkalım.”
İDK Toplantısı Kırşehir’in Geleceğini Belirleyecek
30 Ekim’de yapılacak İDK toplantısında, Kırşehir’de planlanan altın madeni projesinin çevresel etkileri değerlendirilecek. Toplantının sonucunda maden projesine onay verilmesi veya reddedilmesi kararlaştırılacak.

Kırşehir Halkı Ankara’ya Hazırlanıyor
Toplantı öncesi yapılan açıklamalara göre birçok Kırşehirli vatandaş sabah saatlerinde Ankara’ya hareket edecek. Çevre Koruma Platformu üyeleri, kent genelinde bilgilendirme çalışmalarını sürdürüyor ve vatandaşlardan destek bekliyor.

Doğal Yaşam Alanlarının Korunması Çağrısı
Kırşehir’deki çevreci gruplar, madencilik faaliyetlerinin tarım alanlarına, su kaynaklarına ve ekosisteme zarar verebileceği endişesini dile getiriyor. Platform üyeleri, alınacak kararın yalnızca bugünü değil, gelecek nesilleri de etkileyeceğini vurguladı.

Kırşehir Çevre Koruma Platformu yürütme kurulunda yer alan Damla Yeşilli, yaptığı açıklamada; "
Kırşehir'in kalbinde, Seyfe Gölü Kuş Cenneti'nin yanı başında yıllardır süren bir yağma planı var. Adına "altın madeni" denilen bu proje; toprağımızı, suyumuzu, ekmeğimizi alanlarımızı tehdit ediyor.
Bizler; sendikalar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, çevre platformları ve siyasi partiler olarak bugün burada doğayı, yaşamı ve adaleti savunmak için bir aradayız. Seyfe Gölü, sadece Kırşehir'in değil, dünyanın ortak mirasıdır. Bir zamanlar göçmen turnaların dans ettiği bu alan, şimdi "Seyfe Çölü'ne dönüşme riskiyle karşı karşıya. Bugün Kırşehir'in dört bir yanı, yerli ve yabancı maden şirketlerinin ruhsat sahalarıyla çevrilmiş bir halde. Rönesans Holding'e bağlı Tepebey Madencilik, Koza Altın İşletmeleri, Defaş Madencilik (Koç & Fernas Ortaklığı) ve Cengiz Holding gibi şirketler, binlerce hektarlık alanı gözlerine kestirmiş durumda.

Bu projeler sadece toprağı değil, halkın geleceğini de gasp ediyor. Yalnızca bir proje sahasında yılda 1,5 milyon ton su tüketimi planlanıyor. Bu miktar, Kırşehir'in yıllık su tüketiminin altıda birine denk geliyor. Bir avuç şirketin çıkarı uğruna tarım kuruyacak, hayvancılık bitecek, halk susuz kalacak. Kızılırmak'tan Seyfe Gölü'ne, Akçakent ormanlarından Çayağzı köyüne kadar bütün ekosistem tehdit altında.
Bu süreçte bilimsel raporlar, hukuki kazanımlar ve halkın iradesi hiçe sayılmaktadır. Yargı kararıyla Kırşehir ve Özbağ Belediyeleri ÇED sürecine dahil edilmiş, ancak yeni çıkarılmak istenen "By-Pass Yasası" ile bu demokratik süreç tamamen devre dışı bırakılmak istenmektedir.
Bu yasa, madencilik ruhsatlarını ÇED sürecinden önce Madan ve Pel. skri Gen. Müdürlüğüne bağlayarak Cumhurbaşkanlığı eliyle doğrudan onaylama yetkisi vermekte; yani halkın söz hakkını ortadan kaldırmaktadır.
Biz buradayız çünkü bu sadece bir çevre meselesi değildir. Bu, yaşam hakkı, halk sağlığı, su, gıda ve gelecek hakkı meselesidir. Flotasyon sürecinde kullanılacak kimyasallar (PAX, Aero 8045, MIBC vb.) insan sağlığını doğrudan tehdit ederken, 200 binden fazla yurttaşın etkilenmesi beklenmektedir.

Seyfe Gölü'nün kuşları, Kırşehir'in çocukları, tarım işçileri, kadınları, öğretmenleri ve gençleri adına sesleniyoruz: Biz bu toprağı altına değil, yaşama dönüştürmek istiyoruz! Bizim altınımız; buğday tarlaları, akan sular, yeşeren meralar, nefes alan gökyüzüdür.
30 Ekim Perşembe günü, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nda yapılacak İDK toplantısında verilecek karar, sadece Kırşehir'in değil, Türkiye'nin geleceğini belirleyecek.
Biz orada, Ankara'da olacağız. Bozkırın sesini, allı turnaların kanat çırpışını, halkın öfkesini ve kararlılığını Ankara'ya taşıyacağız.
Kırşehir halkı burada, mücadelede kararlı. Toprağımızı vermeyeceğiz ve Kırşehir, İliç olmayacak.






