Bölgede hala yazılı olarak olmasa da nesilden nesile anlatılagelen iki sevdalı gencin hazin ölümlerini ve bu yüzden köyün dağılmasını konu alan önemli bir hikâye, bölgede bazı önemli göç hareketlerini aydınlatan bir çıkışa vesile oldu.

Hikâyeye konu olan olayda, Arzu ile Merzik’in (ya da Arzu ile Oğlan’ın) ölümü ya da öldürülmesi sonucu köylerinin dağıldığını iddia ettikleri yerlerden biri Cemele ‘de eski kilise harabesinin bulunduğu halkın “Acıpınar”dediği bir antik kent izleri taşıyan Acıypa”, diğeri “Avuç” tur.

AvuçHer iki eski ören yeri de birbirine çok yakın olup aralarındaki mesafe 5-6 kilometredir. Her iki anlatıda da olayın geçtiği bölge aynıdır. Bu bölge, Acıypa’dan Kurtbeli Yeniyapan’a uzanan küçük dere boyunun bitiminde, Kurtbeli Yeniyapan köyünün hemen altındadır. Bölge halkı, burada hâlâ hikâyede geçen Arzu’ya atfen öldürüldüğü yere “Arzu Gediği” der. Oğlan’ın öldürüldüğü yere ise “Kurtbeli Yeniyapan” köyü altındaki pınarın olduğu yere “Oğlan Pınarı” adını vermişlerdir.

Acıypa’ya, “Arzu Gediği”ne ve “Oğlan Pınarı”na da yakın, bugün ören hâlinde kalmış bir “Avuç köyü” vardır. İlginçtir ki “Avuç ören yeri”ne girdiğinizde, Karıncalı köyü yönünde yaklaşık 5 km kadar altından geçen yoldan da bulunduğu küçük dağın tepesinden de Avuç köyü görünmez. Görünmez, çünkü bir elin yarım yumulmuş avuç içi” gibidir. Zaten bu nedenle adına “Avuç” denmiştir.

Ören yerine tek giriş yolu üzerindeki, halkın “Yel Değirmeni” dediği bölgede; Karıncalı köyünü de gören hâkim bir tepede, Doğu Roma dönemine tarihlenen ve şimdi etrafı Kültür Bakanlığınca tel örgülerle çevrilmiş, talan edilmiş bir “kilise harabesi” bulunmaktadır. Anadolu’nun eski yerli halklarının bir izi olarak dikkat çeken bu yapı, definecilerin kazıları sonucu büyük ölçüde harap olmuştur. Yapıda kalan mermer sütunlar, yine mermerden yapılmış kilise kapısı, lahit ve benzeri eserlerin müzeye taşındığını öğrendim. Çevreye, yani Avuç köyüne, sonradan 17–18. yüzyıllarda Türkmen ve Kürt aşiretlerinin yerleşmiş olduğunu birkaç değil oldukça fazla sayıda kaynak kişiden anlıyoruz.

Nitekim ilerleyen sayfalarda anlatacağımız gibi, Avuç köyünün Cumhuriyet’ten çok önce, 1910 yılında tamamen terk edilmesiyle burada yaşayan Kürt aşiretine mensup ailelerin Malya Ovası’nda “çöl köyleri” diye anılan, başta Terziyanlı olmak üzere bazı Kürt köylerine gittiklerini; Türkmenlerin bir kısmının ise Karıncalı, Cemele ve Hacıbektaş’ın Avuç köyüne yerleştiğini ve bu köye de “Avuç” adını verdiklerini çok yönlü anlatılarla tespit etmiş bulunuyorum.

HACIBEKTAŞ’IN AVUÇ KÖYÜ BU AVUÇ’DAN GİTME OLUP, ADINI DA BIRADAN ALDI.

Avuç, Kırşehir'in Mucur ilçesine bağlıyken, daha sonraları Kırşehir'in ilçe yapılması, Nevşehir’inde Niğde’ye bağlı ilçeyken il yapılması üzerine Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesine bağlanmıştır. Kırşehir’in Avuç köyünden Hacıbektaş’ın Avuç adı alan köye yerleşenlerin Avuç adını buraya taşıdıkları kesindir. Bu aile ya da aileleri Avuç’tan çıkınca önce Hacıbektaş’ın İlicek köyüne gelmişler sonrasında şimdiki “Avuç köyü” nün olduğu yere temelli yerleşmişlerdir. Bu Hacıbektaş Avuç köyünde de mevki adı olarak Arzu Gediği ve Oğlan Pınarı’nın oluşu dikkat çeker.

Nitekim 1945 Hacıbektaş Avuç köyü doğumlu Hukukçu ve de 24.12.1995- 18.04.1999 yılları arası TBMM’nde ANAP’tan Nevşehir Milletvekilliği yapan Abdülkadir Baş’ın Ramazan Dede’nin Cemele Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde belediye ziyaretinde hazır bulunanlardan 1951 Cemele (Çayağzı) doğumlu İbrahim oğlu, Mimar Sinan Öğretmen Okulu mezunu emekli öğretmen Bekir Öcal kaynak kişi olarak şöyle bir anlatımda bulunmuştur:

“Abdülkadir Baş Çayağzı Belediyemizi ziyaretinde kendisi de ANAP’tan Belediye Başkanımız olan Ramazan Dede’ye özellikle ‘Avuç köyünün bir ihtiyacı var mı orada hâlâ kalan aileler bulunuyor mu?’ Diye sormuş. Orasının ören kaldığını öğrenince de söze girerek ‘bizler Hacıbektaş’ın Avuç’ köyüne bu sizin Avuç’tan gelmişiz. Dedelerimiz sıcaklardan çocuk ölümleri ve eşkıya baskınları nedeniyle buradan göç etmişler’ demişti.”

AVUÇ’TAN ÇÖL KÜRT KÖYLERİNE GÖÇ

Sonradan adı "Yalnız Ağaç" olarak değiştirilen ve 1926 yılı kayıtlarında "Zekeriyalar" anlamına gelen "Zekeri" adıyla geçen köyün nüfusuna kayıtlı, 1962 doğumlu Hasan oğlu Bekir Semiz de annesinin “Avuçlu Zühallerin Ayşe’nin kızı Pakize” olarak anıldığını, Avuç’un anne tarafından ebesinin köyü olduğunu, dayıları ve onların büyüklerinin yıllarca Avuç’ta hayvancılıkla uğraştıklarını söylemiştir. Bekir Semiz, Avuç’tan göç nedenlerinin kendilerine anlatıldığı kadarıyla eşkıya baskısı olduğunu belirtmiştir. Kırşehir’de Boztepe’den Çiçekdağı yöresine kadar Malya Ovası’na yayılmış Çöl Kürt köyleri içinde, Avuç’tan gelme epeyce aile bulunduğuna dikkat çeken Bekir Semiz, gelecek kuşaklar açısından son derece aydınlatıcı bilgiler vererek şöyle der:

“Avuç köyü bu nedenlerle dağılırken, dayılarımın ve Ayşe ebemin anlattıklarından, Karıncalı’ya yerleşen Zühallerin (sonradan Yıldız soyadını alanlar) olduğunu biliyoruz ve biz onlarla akrabayız.

Türkmen boylarından olan bir kısmının da Hacıbektaş’ın Avuç köyünü kurduklarını biliyoruz. Büyüklerimizden bazıları ise Çadırlı’ya gitmişler ve ‘Köysüren’ soyadını almışlar, ancak bu soyadını alanların tamamı değil, yalnızca bir aile ve onların çocukları olan Alimşah, Pehlivan ve Sultan; yani annemin dayıları olmuş. Avuç’taki Kürt kabilesinin bir kısmı Terziyanlı köyüne gitmiş (o zamanlar büyük ana köymüş) ve orada ‘Kurt’ soyadını almışlar. Diğer bir kısmı ise Külhüyük, Kışla Terziyan ve Körpınar köylerine yerleşmiş. Özellikle bu iki köye yerleşenlerin bir bölümü, Terziyanlı çok büyüyünce Tosunburnu köyüne giderek 'Orak' soyadını almışlar. Bir kısmı da Cemele’ye gitmiş ki, dayıma da Cemele’deki akrabamızın kızını almışlar. Yine aynı Avuç’tan Çimeli köyüne ‘Delimıllalar’ yerleşmiş. Bu ailelerin çocukları ve kabileden gelen bazı kişiler Araplı’da 'Şahin', 'Aydoğmuş', 'Orak' ve 'Genç' soyadlarını almış. Bu yüzden arkadaşlar arasında benim bu Avuç kökenli akrabalıklarım espri konusu olurdu. 'Benim bu köyde de dayılarımın evi var' dediğimde, 'Her köyde mi var, yuh artık!' derlerdi. Hepsinin kökü de Avuç’tu…”

Terziyanlı; tamamen Kürtçe konuşan yurttaşların bulunduğu, 1927 yılı kayıtlarında “Terziyanlı” olarak geçen, sonradan adı “Büyükkışla” olarak değiştirilen, Kırşehir’in Boztepe ilçesine bağlı bir köydür ve Kırşehir’e 26 km uzaklıktadır. Bu köye, bahsi geçen ören kalmış eski Avuç’tan göçüp gelen aileler olduğu, görüştüğüm konuyu bilen tüm köylüler tarafından açıkça ifade edilmiştir. Bunlardan kaynak kişi olarak başvurduğum, 1955 Terziyanlı köyü doğumlu, Osman oğlu, öğretmen emeklisi Halil Genç özetle şöyle demiştir:

“Terziyanlılar, Terziyanlı’ya gelmeden önce Avuç’ta Türkmen aşiretleriyle birlikte uzun süre yaşamışlar. Bizim çocukluğumuzda, hâlâ Avuç köyünde geçirdikleri günlere dair anılar karışık hikâyeler şeklinde anlatılırdı. Benim babam Osman Genç’in halası, dedeleri ve dayısı Avuç’tan gelmişler. Hatta 1910 doğumlu halam Esma Ersoy’un, iki kız kardeşiyle birlikte çocuklukları Avuç’ta geçmiş. Halam, çocukken Avuç’tan Terziyanlı’ya geldiklerini anlatırdı. Hâlâ Avuç’ta, bir çeşmenin altında duran 300–400 yıllık büyük bir ceviz ağacının yerinin kendilerine ait olduğunu söylerdi. Bize anlatılanlara göre, Avuç’tan erken gelen ailelerden sonra, bizim aileden bazıları yazları burayı yayla olarak kullanmış, koyun otlatmışlar. Nihayet 1900’lerin sonlarına doğru, büyük kıtlık döneminde Avuç’tan tamamen ayrılmışlar. Eskiler, büyüklerimiz askere çağrıldığında ya da seferberlik dönemlerinde celp kâğıtlarında köy ismi olarak hâlâ “Avuç” yazdığını anlatırlardı. Terziyanlı’ya Avuç’tan gelen başlıca aileler; Ersoylar, Karaçobanlar, Kurtlar ve Aydoğmuşlar olarak bilinir ve bu aile büyükleri de bu durumu doğrulamışlardır. Orada arazileri ve tarlaları kalmış, hatta toprak komisyonu dağıtım yaparken başvurmak istemişler ama konu öylece kalmış. Eskiden, Avuç’a mezar ziyaretine gidenler olurmuş. Büyüklerimiz, Avuç’ta komşuluk yaptıkları ve sonradan başka köylere dağılan Türkmen ailelerinin büyükleriyle dostane ilişkilerinin sürdüğünü hep anlatırlardı.

KARINCALI KÖYÜNDE AVUÇLULAR SÜLALESİ

Dedelerinin Cumhuriyet’ten önce Avuç köyünden en son ayrılanlardan olup, şimdiki Karıncalı köyü’ne yerleşmiş olmaları nedeniyle Avuç ören yeriyle bağını koparmayan ve bugün hâlâ yerleştikleri Karıncalı köyünde “Avuçlular sülalesi” olarak anılan aileye mensup kaynak kişi, Necip oğlu 1958 doğumlu Mevlüt Yıldız’ın bizzat bana aktardığı anlatı şöyledir:

“Avuç köyü varken henüz Karıncalı diye bir köy yoktu. Benim dedelerim, yaklaşık 250–300 yıl önce Avuç’tan Karıncalı’ya göçen bir Türkmen ailesindendir. Bu nedenle Karıncalı’da hâlâ Avuç’tan gelişimize işaret ederek bize “Avuçlular sülalesi” derler. Dedelerimden bize aktarılanlar ve sonradan Avuç’tan göç eden diğer Türkmen ve Kürt ailelerle kurduğumuz temaslardan açıkça anlıyoruz ki, Avuç’ta Türkmenlerle Kürtler birlikte, yerleşik bir şekilde yaşamışlar. Bölge otlak ve yaylak açısından çok elverişli olduğundan hayvancılık yapmışlar. Dağın üst eteklerinde, kuytu bir saklanma yeri gibi duran Avuç, su kaynaklarının bolluğu sayesinde oldukça verimli bir yerleşimmiş.

Bize aktarılan Arzu ile Oğlan hikâyesi, iki ayrı kabileye mensup Arzu ile Oğlan’ın birbirine âşık olması ve Arzu’nun ailesinin kızı oğlana vermemesi üzerine iki gencin kaçmasıyla ilgilidir. Kızın kardeşleri ve akrabaları, kaçan iki âşıktan Arzu’yu Arzu Gediği’nde, oğlanı da Oğlan Pınarı’nda vurup öldürür. Bu olaydan sonra köyde gerginlik başlar, Avuç köyünde huzur bozulur ve bunun üzerine köy dağılır. Bu olay, Cumhuriyet kurulmadan çok önce gerçekleşmiştir. Avuç köyündeki Türkmen ailelerin önemli bir kısmı, şimdiki Hacıbektaş’a bağlı Avuç köyüne gidip yerleşir. Hacıbektaş’ın bu köyü, adını bizim eski köyümüz olan Avuç’tan alır. Türkmen ailelerin diğer kısmı ise Karıncalı köyüne ve Cemele’ye göç etmiştir. Karıncalı’ya ve Cemele’ye gidenler, bizim geniş ailemizdendir. Avuç’tan en son giden tek kabile, Zühallerin Mustafa’dır; bu kişi babam Necip’in dedesi olur. Karıncalı’dan arazi almışlar ve Cumhuriyet’le birlikte Karıncalı’da 'Yıldız' soyadını almışlardır. Benim de soyadım Yıldız’dır. Dedelerimizin Avuç’tan en son göç etme sebebi, ıssız bir yerde tek aile olarak kalmaları ve eşkıyaların sürekli baskı yaparak dirlik vermemeleriymiş. Avuç’tan Cemele’ye giden bir diğer kişi, yine babam Necip’in dedesinin kardeşi Mahmut’tur ve Cemele’de 'Gölük' soyadını almışlardır. Bugün terk edilmiş bir köy olan Avuç, artık 'Avuçören' diye anılmaktadır. Eski köy çeşmelerinden ikisi hâlâ ayakta durmakta ve akmaktadır. Çeşmenin hemen altında, hâlâ üç dört asırlık bir ceviz ağacı ile bol miktarda zerdali ağacı ve çalılar arasında çok büyük bir mezarlık bulunmaktadır. Bu mezarlığın büyük bir bölümünü köylüler zamanla tarla yapmış ve buraya 'Kürtlerin Mezarlığı' demişlerdir. Eski taş ve çamurdan yapılmış evlerin yıkıntıları ve duvar izleri hâlâ dikkat çekmektedir. Bizim Avuç’tan kopup geldiğimiz Karıncalı Köyü Avuç’dan çok sonra kurulmuş olup aslında toplama bir köydür.

Karıncalı’nın eski mezarlığı mevkiinde zamanında Tatarlardan bazı aileler yaşamış. Halk, bu bölgeye hâlâ ‘Tatarlar Mevkisi’ der. Buradaki mezarlara da ‘Tatarların Mezarlığı’ adı verilmiştir. Burada yaşayan Tatar ailelerden bazıları zamanla Kırşehir’e göç etmiştir. Bu ailelerden biri de Kırşehir’de yakın zamana kadar halıcılık yapan Akif Tokmakcı’nın dedeleridir. Karıncalı’ya göç ederek gelen Küçük Ahmet (halk arasında ‘Güçcük Ahmet’ diye anılır) ve Çoban Uşağı kabilesi vardır. Bu aileler ‘Yılmaz’ ve ‘Çıplak’ soyadını almışlardır. Yine Karıncalı’ya Karahıdır Yaylası’ndan gelenler de vardır. Bunlara da Çoban Uşağı denir ve soyadları ‘Çoban’dır. Köyde ayrıca ‘Göçmenler’ diye bilinen bir aile bulunur, bu aile ‘Demir’ soyadını almıştır. Bir başka ‘Demir’ soyadlı aile daha vardır ki, bu aile ilk bahsedilen Demir ailesinden farklıdır ve Mucur’un Budak köyünden gelmiştir. Yine köyde ‘Yılmaz’ soyadlı iki farklı aile daha bulunur. Bunlardan biri Dalakcı köyünden, diğeri ise Nevşehir’in Muşkara köyünden gelmiştir.”

ARZU İLE OĞLAN’IN ÖLDÜRÜLMELERİNİN, AVUÇ ANLATISINA AİT BİR DESTAN

Arzu kız ile Oğlan’ın bu hazin öyküsünün[1] Avuç anlatılarına ciddi bir kaynak oluşturan bir destanın, Baki Yaşa Altınok tarafından derlenebilen mısraları, yayınlandığı şekliyle şöyledir

Aşamadım şu dağların salını

Geçemedim o zalim Kurtbelini

Elimden aldırdım Arzu gelini

Şu dağlarda bir yaralı ceylanım

Cenazem üstünde boz kartal uçar

Al kanım akıyor güllerim açar

Gardaşları gelmiş Arzu'yu seçer

Şu ellerde bir yaralı ceylanım

Avuç'tan çıktık da doğrulttuk yolu

Bize sebep oldu emmimin oğlu

Yaraları deliktir kırıktır Kolu

Şu ellerde bir yaralı ceylanım

Kahpe felek destan ettin dillere

Sevdamızı verin esen yellere

Al kanımız aktı kara yerlere

Şu yerlerde bir yaralı ceylanım

Çehizlerim soyha kaldı döküldü

Nazlı yârim kurtarmaya yekindi

Daha genç yaşımda belim büküldü

Şu dağlarda yaralı bir ceylanım

*Bu makale Adnan Yılmaz’ın “Küçük Asya'yı Yurt Yapan Dinamikler BOZKIRIN HAFIZASI İnanç – İsyan – İktidar” adlı eserinden alınmıştır.