İnsan dost bildiklerinden, kaçmamalı,

“Dost, acı söyler.”

Kırşehir’de hep gerçekleri söyler.

Çünkü dostlar başkalarının söylemeye cesaret edemediği şeyleri dile getirir.

Onlardan başkası o acı sözü söylemeye ne cesaret edebilir, ne de külfetine katlanmaya razı olur.

Ancak bazen de dostların anlatamadığını, hasım ya da rakipler daha iyi anlatır.

O nedenle savunma psikolojisine düşmeden,” Yanılıyorsun, ben öyle değilim” demeden önce iyice bir nefis muhasebesi yapalım.

Hak doğrultusunda, eleştirilmekten korkmayalım.

Adil ve yapıcı eleştirilere kulak verelim.

Doğru söyleyenleri kapı dışarı kovmayalım.

Selamı kesmeyelim.

Doğru söze kulak verip kendimize gelelim.

Eleştirilmekten korkmayalım, yapıcı eleştireni dost bilelim.

Eleştirmekten ne kadar korkuyorsak, eleştirilmekten de o kadar korkar olduk.

Şahsımızla ilgili doğru eleştiri yapan olunca, nefret ediyoruz.

Yüzümüze bakarak yanlışlarımız söyleyen eleştiren oldu mu tahammül edemiyoruz.

Doğru söyleyene sövüyoruz, kovuyoruz.

Yanlışımıza alkış tutanı, yanımızda koruyoruz.

Nefsimize hoş geldi mi, yanlışlarımızı doğru görüyoruz.

Çok azdır hatalarının farkına varıp itiraf edebilenler.

Onlar bile, bu hataların bir başkası tarafından hatırlatılması esnasında yine de kıvrım kıvrım kıvranır.

Dıştan tebessüm etmeye çalışsa da içinden sanki ciğerleri dilimlenir.

Bunları bildiğimizden olsa gerek eleştirilerimizi karşımızdakinin yüzüne yöneltemeyiz kolay kolay, dürüstçe.

Dışlanmaktan, terk edilmekten korkarız.

Bunun yerine eleştirilerimizi ya içimizden ya da daha kötüsü, o şahsın arkasından yapmayı yeğleriz kimi zaman.

Yüzüne karşı konuşamayan arkasında konuşanların dünyasındayız.

Günümüz de eleştirmekten, yanlışlarını Söylemekten, korkanlar, çekineler o kadar çok ki.

Yanlışları söylemekten korkanlar, genelde menfaat gurupları.

Bunlar eleştiremediklerinden beklentisi olanlar.

Ne zaman güçsüzleştiniz, işte o zaman bunları yanınızda bulamazsınız.

Güçlünün yanında yer alırlar dün size karşı sessiz olanlar bugün sizleri kötülerler.

Bunlar dost değil arkadan vuranlar.

Bu tiplerin dünyası hep aynıdır değişmezler.

Kim güçlü onun yanında yer alıp onu överler.

Dost, dostunu eleştirendir, yanlışını yüzüne söyleyendir.

Eleştiriye açık olmak kişiye çok şey kazandırıyor.

“Eleştirilmek isteyenler, başarmak isteyenlerdir” denir.

Zira eleştiri kişiyi iyiye, güzele ve başarıya taşır.

Öncelikle eleştirilmek insana önemsendiğini gösterir.

Davranışlarımız ya da kişiliğimize yönelik eleştiriler aslında birer yol göstericilik vazifesi yaparak bizlere ışık tutar; kendimizi görmemizi sağlar.

Zaaflarımızı gösterip, eksik gediğimizi tamire yönlendirir. Kendimizi daha iyi tanımamıza, başkalarının gözünden kendimizi görmemize yardımcı olur.

Kişi eleştirilere kulak verdiği müddetçe farklı bakış açıları hakkında bilgi sahibi olur; kendi düşünce ve davranışlarının isabetli olup olmadığını tekrar gözden geçirir.

Eleştiri olgunluk kazandırır.

Eleştiriye kapalı olan kısır, sığ, çiğ ve bencil kalır.

Kendinden başkasını görmez, guru, kibir abidesi olur.

Şeytana yoldaş kendisiyle etrafına duvar olur.

Eleştiriler karşısında ya ezilir büzülürüz, ya öfkeyle savunmaya ya da saldırıya geçeriz.

Ama gösterilecek başka bir tepki daha var: Söylenenlere kulak vermek, düşünmek, kendini sorgulamak, dersler almaya çalışmak. Sizlerce hangisi daha faydalı?

Tepki vermeden, karşı savunmaya geçmeden önce durup bir düşünmek.

Acaba söylenilenlerde bir doğruluk payı var mı diye bakmak.

Sonrada oturup tepki koymak.

Dost Kırşehir’ce söyler, fakat hep gerçekleri söyler bunu da unutmayalım.