Ne hâle geldik.
Hal, hatır, ne yaptın, sağlığın nasıl, işlerin nasıl gidiyor diye soran yok.

Kime ne verdin de bu kadar kısa sürede işini çözdürdün deniyor.

Artık yetenek değil yaltaklanma.
Emek değil entrika.
Vicdan değil vesayet geçiyor.

Sindirilmiş, bastırılmış, ezilmiş insanlar var sokaklarda.

Ses çıkarmazsan aç kalıyorsun. Eğilmezsen dışlanıyorsun.
Yağ çekmezsen iş bulamıyorsun.
Ve bu düzende sen, senliğini kaybediyorsun.

Onur, gurur, duruş...
Bunlar dünde kaldı.
Suvan ekmek yerim.
Anlımın teriyle kazanırım sözleri mazide kaldı.

Yeter ki karnım doysun, kimin artığı olduğu önemli değil diyen onursuzlar türedi.

Rezilliğe alışan, onursuzluğu meslek hâline getirenler gündemi işgal ediyor.

İnsanlar aç değil, açgözlü oldu.

Karnı doyuyor gözü doymuyor.

Ne günlere kaldık.
Adam kendini sattığı yerin bekçisi olmuş.
Yalakalığın, taklanın zirvesine çıkıyor.
Uyanık, biliyor, sahibi değişirse yemliği de değişecek.

Bu düzende dürüst olan cezalı. Arsız olan ödüllü.

Cebini doldurmak için eğilenler çoğaldı.

Dikkat edin hepimiz o çamurun içindeyiz.

Kimi yüzüyor, kimi batıyor, kimi üstüne sıçratıyor ama herkesin üzerinde bir iz kalıyor.