Bir ülkenin ruhunu anlamak istiyorsanız, sokaklarına değil; seçilmişlerin yürüyüşüne, atanmışın makamına, protokoldeki duruşlara bakın.
Eskiden seçilmiş deyince aklımıza halktan biri gelirdi.
Mahallede büyümüş, sokakta yürümüş, minibüse binmiş, çarşıda pazarda eli sıkılmış adamlar…
Şimdi Seçilmiş beylerin yanına yaklaşmak için üç kapı, iki danışman, bir randevu ve biraz da torpil lazım.
Seçilmişler Halka karışır, çay içer, çocuklara harçlık verir, yeri gelince vatandaşla aynı sırada beklerdi.
Şimdi mi?
Şimdi kürk zamanı.
Seçilmiş beyler artık halkla değil, protokolle buluşuyor.
Kravat illa ki özel dikim, saat bileğin tam üzerinde, gömlek manşeti milim şaşmaz.
Halktan biriyle karşılaşırsa şaşkın: “Siz hâlâ buradaydınız ha?”
Ama en çok da seçilmiş beylere şaşıyor insan.
Seçilmiş beyin artık kürkü var.
Bildiğin mecazi değil, gerçek kürk!
Simitçinin veresiye defterine değil, markalı ajandasına bakar.
Makam odası üç kapılı; biri girene, biri çıkanı gözetene, biri de “hiç kimseye açılmayana.”
Kendi koridorunda kendi adımları bile yankılanmaz olmuş, öyle sessizlik.
Eskiden bir türkü vardı: “Bu dağlar kime dert olmuş…”
Şimdi o türkü değişti:
“Bu makamlar kime kürk olmuş…”
Makam arabasının camı hiç inmez, çünkü içindekiler “altta kalmak istemez.”
Şehir kulislerinde konuşulan yeni moda bu: görünmek değil, gösteriş yapmak.
Biri kravatıyla statü çizer, diğeri kürküyle klas atar.
Halk mı?
O hâlâ minibüs kuyruğunda, e-devlet şifresini unuttuğu için bankada, çocuğuna pantolon alamadığı için pazarda kara kara…
Siyasi irade mi?
O hâlâ "milletin hizmetkârı" olduğunu söylüyor.
Müdür bey mi?
O zaten halkın "emrinde"…
Ama nedense emirler halktan çok yukarılara yazılıyor, fors ise yere değil tavana doğru büyüyor.
Ne diyelim?
Oysa halkın derdi kravatın markası değil, dolabında ekmeğin olup olmadığıdır.
Ama kürk ses çıkarmaz; sadece gösterir.
Kravat konuşmaz; sadece göz alır.
İkisi de halkın sözüne sağırdır.
Peki, bu türkünün sözlerini kim yazıyor?
Halk yazıyor.
Emekli maaşıyla ay sonunu getiremeyen nine yazıyor.
Üniversite mezunu işsiz genç yazıyor.
Her zam gelen ekmeğin peşinden koşan baba yazıyor.
Sistemde yer bulamayan, ama hep “sabret” denilen o kalabalık yazıyor.
Ama bu türkü nedense yukarıya hiç ulaşmıyor.
Çünkü yukarısı kalın camlı, ince duvarlı ama kalın perdeli odalarda.
Kürkler parlıyor, kravatlar düğümlü, forslar tam gaz.
Bu şehirde, bu ülkede, bu milletin kalbinde asıl yer edenler; forsuyla değil, duruşuyla iz bırakandır.
Kürküyle değil, sözüyle ısıtandır.
Kravatla değil, yüreğiyle bağ kurandır.
Yarın, bu devrin türküsü değiştiğinde; halkın sesi yeniden yükselecektir.
Ve o zaman, bu makamlarda oturanlar değil; halkın yanında yürüyenler hatırlanacaktır.
SEÇİLMİŞ BEYLERİN KÜRKÜ ŞİMDİ MODA BU TÜRKÜ
Zafer Çam
Yorumlar
Trend Haberler

Kış öncesi kombi ve petek bakımına özel kampanya

Kırşehir’de sağlık personeli promosyonunda şok gelişme

Kırşehir Adliyesi’ne tercüman alınacak

Ulupınar, Temirli ve Bağbaşı’da hüzünlü veda

Kırşehir Nüfusuna çifte başarı belgesi!

Kırşehir’de vergi rekortmenleri listesinde zirve kimin?
ASGARİ ÜCRETTEN MEMNUN MUSUNUZ?
Ankete Katıl
Özel Haber
Basın İlan Kurumu