Bizde hâkim olan bir bakış açısı var: "Ben bilirim", "Benden sorulur", "Ben ne dersem o olur."
Merkezine yalnızca kendini alan bu otoriter anlayış, yalnız bireylerde değil, toplumsal kurumlarda da derinlere işlemiş durumda.
Ve biz bu zihniyeti değiştirmedikçe, ne trafik kazaları azalır, ne de binalar yıkılmaktan kurtulur.
Her gün haberlerde görüyoruz:
Trafikte kural tanımayanlar, kontrolsüz inşaatlar, dere yataklarına yapılan evler…
Ardından gelen felaketler: Selde sürüklenen insanlar, yangına giremeyen itfaiyeler, küçük bir depremde yıkılan apartmanlar.
Sonra ise klasik cümle: "Kader işte."
Hayır, bu sadece kader değil.
Bu ihmalin, sorumsuzluğun, cehaletin ve duyarsızlığın sonucu.
Ama sorumluluğu üstlenmek zor geldiğinden, en kolayı "kader" deyip geçmek oluyor.
Dünya Ay’a üs kurmanın planlarını yaparken biz hâlâ, yere sağlam oturmamış binalarla uğraşıyoruz.
Hâlâ “hap yap, para kap” anlayışıyla iş yapanlar var.
Hâlâ “gemisini yürüten kaptan” felsefesine sarılanlar çoğunlukta.
Kimse “yoğurdum ekşi” demiyor.
Eleştiriye kapalıyız, özeleştiriye daha da uzak.
Ama işin en acı tarafı ne biliyor musunuz?
Bu yanlışlara artık alıştık.
Alışmakla da kalmadık, savunur hale geldik.
Haksızlıklara ses çıkaranlara “bozguncu”, “negatif”, hatta “vatan haini” bile der olduk.
Oysaki asıl sorun burada:
Doğruya “doğru”, yanlışa da “yanlış” diyemediğimiz sürece;
Namuslular, namussuzlar kadar cesur olamadıkça;
Aklı ve Kuran’ı hayatımızın merkezine koymadan yönetmeye, yaşamaya çalıştıkça;
Bu ülkenin kaderi değişmez.
Kendi hatamızı görmezden geliriz, başkalarından hesap sorarız.
Devletten, belediyeden, komşudan, hatta market kasiyerinden bile bir şey bekleriz ama…
Kendimize hiç dönüp bakmayız.
Peki, çözüm ne?
Çözüm, aynaya bakmakla başlar.
Kendimizi değiştirmekle.
Kendi çocuklarımızı nasıl yetiştirdiğimize bakmakla.
Apartmanda, sokakta, trafikte nasıl davrandığımıza…
Vergimizi veriyor muyuz?
Kurallara uyuyor muyuz?
Yanlışa ses çıkarıyor muyuz?
Bir mahallede herkes çöpünü yere atıyorsa ve biri kalkıp temizlemeye başlıyorsa, değişim orada başlar.
Bir okulda bir öğretmen sadece müfredata değil, ahlaka ve vicdana da önem veriyorsa, değişim orada başlar.
Bir anne-baba çocuğuna başkasına saygıyı öğretmeye kararlıysa, değişim orada başlar.
Yani en yakından…
Kendimizden.
Toplumu düzeltmek için önce bireyi düzeltmemiz gerekiyor.
Bunun yolu da kimsenin görmediği yerde de doğru olanı yapmaktan geçiyor.
Çünkü gerçek dönüşüm, yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya olur.
Şimdi sormak gerek:
Hep başkalarından mı bekleyeceğiz?
Yoksa önce biz mi değişeceğiz?
Sadece eleştirmekle yetinip yerimizde mi sayacağız, yoksa bu ülke için elimizi taşın altına mı koyacağız?
Eğer gerçekten bir şeylerin değişmesini istiyorsak…
Bu değişimi bir yerlerden değil, kendimizden başlatmak zorundayız.
DEĞİŞİM NEREDEN BAŞLAMALI?
Zafer Çam
Yorumlar
Trend Haberler

Kırşehir’de hurda teşviki heyecanı!

Kırşehir’de işten çıkarılmalar göçü hızlandırdı!

İki köy arasında hareketlilik: Yol çalışmaları başladı

Kırşehir’in Kuşaklı Köyünde dönüşüm başladı

Abdalların Kırşehir’deki efsanevi yeri

Kırşehir'de kesim fiyatlarında düşüş yaşandı
ASGARİ ÜCRETTEN MEMNUN MUSUNUZ?
Ankete Katıl
Özel Haber
Basın İlan Kurumu