“Allah’tan geldik, Allah’a döneceğiz.”
Her canlı bir gün mutlaka ölümü tadacak.
Bugün camilerin önünde saf tutanlar, bir gün kendileri için de o safların tutulacağının farkında olmalı.
Dün aramızda olanlar, bugün aramızda değiller.
Ölümlü bir dünyada neden hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz?
Neden Nemrut gibi, Firavun gibi, Yezit gibi olmanın peşindeyiz?
Hâlbuki Hz. Musa gibi duruş sahibi, Hz. İbrahim gibi teslimiyet ehli, Hz. Muhammed gibi devrimci, Hz. Hüseyin gibi zalime başkaldıran bir duruş sergilemek varken...
Kalp krizi geçirdikten sonra yoğun bakımda 18 gün yaşam mücadelesi veren DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, bugün hayata gözlerini yumdu.
Altmış yıl…
Kime, neye hizmet ettik?
Hangi sözümüz, hangi duruşumuz Allah rızasına uygundu?
İşte hesap günü, bir bir önümüze gelecek.
“Ben başkanım, dokunulmazım” desek de musalla taşına uzandığımızda her şey üzerimizden kalkacak.
Mevkiler, makamlar, ünvanlar...
Hiçbiri bir kefen kadar yakınımızda değil.
Toplum olarak, bir kişinin ardından methiyeler dizmeyi, yaşarken göstermediğimiz değeri ölümünden sonra fazlasıyla göstermeyi alışkanlık haline getirdik.
“Yaşarken tuz katmazlar aşına, methiyeler düzerler mezar taşına” sözü, ne kadar da yerinde...
Bugün herkes Sırrı Süreyya Önder’le ilgili bir şeyler yazacak, bir şeyler söyleyecek.
Oysa birçoğunun hayatına hiç değmemişti, ama ölümü onlara dokundu.
Ne tuhaf bir çelişki...
Hayattayken yok saydıklarımızı, öldüklerinde yüceltmede üstümüze yok.
Sevdiğimizin dostunu dost, düşmanını düşman edinir olduk.
Dün yanlış dediklerine, bugün doğru denince peşinden gidiyoruz.
Tıpkı domino taşları gibi; en öndeki taş düşünce hepsi peşinden devriliyor. Oysa samimiyet, istikrarlı bir duruş ister.
Dün hakkı söylediği için yerden yere vurduklarımızın, bugün ardından methiyeler diziyoruz.
Bu tavır, halk dilinde "timsah gözyaşı" olarak anılıyor.
Timsah avını yerken ağzını çok açtığı için gözlerinden yaş gelir.
Bu yaşlar üzüntünün değil, açgözlülüğün işaretidir.
Oysa Rabbimiz sözlerimize değil, kalplerimize bakar.
Allah yalnızca samimiyetle, sadece kendi rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.
Farkında mıyız bilmem ama güzel insanlar aramızdan bir bir ayrılıyor.
Ve biz, onların kıymetini ancak öldüklerinde anlamaya çalışıyoruz.
Oysa hayattayken bir tebessüm, bir teşekkür, bir selam bile onları yaşatmaya yeterdi.
“Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, ela gözlü olur” der halkımız.
İlla da birinin ölmesi mi gerek, kıymet bilmek için?
Ne olur, bir sefer de hayattayken verin değeri...
Arkamızdan değil, yanımızdayken hissedelim sevgiyi.
Çünkü bize düşen, insanların takdiri için değil; Allah’ın rızası için yaşamaktır.
HAYATTAYKEN KIYMET BİLMEK
Zafer Çam
Yorumlar
Trend Haberler

Kırşehir’de işten çıkarılmalar göçü hızlandırdı!

Kırşehir’in Kuşaklı Köyünde dönüşüm başladı

Kırşehir meralarında sessiz dönüşüm

Kırşehir’de toplu taşıma zammı onaylandı

Kırşehir’de kırsal ulaşım yeniden şekilleniyor

Kırşehir'de Rehber Öğretmenler için emsal karar
ASGARİ ÜCRETTEN MEMNUN MUSUNUZ?
Ankete Katıl
Özel Haber
Basın İlan Kurumu