Kırşehir, yıllardır Avrupa’ya işçi olarak giden binlerce hemşerilerimizin sıla özlemini içinde taşıdığı şehirlerin başında geliyor.
Avrupa'nın dört bir yanına dağılmış Kırşehirli hemşerilerimizin kalbi, her yıl olduğu gibi yazın sıcak günlerinde yeniden doğduğu topraklara atıyor. Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika, Avusturya…
Bu ülkelerde yıllarca ekmeğini kazanmış, hayatını orada kurmuş Kırşehirliler, artık yazın geldiğini hissettiklerinde, soluğu memleketlerinde alıyor.
Çünkü onların gurbeti, sadece para kazanmak için gittikleri bir yer değil; yürekteki büyük bir özlemin, derin bir vatan sevgisinin ta kendisi.
Bu yaz da Kırşehir’in sokaklarında aynı neşe, aynı hareketlilik var.
Terme Caddesi, Lise Caddesi, Ankara Caddesi…
Caddelerdeki kalabalıklar, her geçen gün biraz daha artıyor.
Gurbetçiler, yıllarca süren özlemlerini buradaki sevdikleriyle, eski dostlarıyla gidermek için bir araya geliyorlar.
Düğünler, kafeler, lokantalar, sokaklar…
Memleketin havası, her köşe başında derin bir nostaljiyle yankılanıyor. Hemşeriler birbirlerini sarılıyor, eski anılarını paylaşıyor, çocuklarıyla birlikte çocukluklarını yeniden yaşıyorlar.
Peki, Kırşehirli gurbetçilerin özlemi sadece yazın geldiğinde mi ortaya çıkıyor?
Hayır.
Onların içinde her zaman bir memleket sevgisi var.
Bu sevda, sadece bir yılın hasretiyle sınırlı değil.
Bu, atalarından, babalarından miras kalan bir değer, bir kimlik.
Avrupa'da geçirdikleri yıllara rağmen, gurbetçilerimizin Türkiye'ye, Kırşehir'e duyduğu sevgi, asla azalmaz; aksine her geçen yıl daha da derinleşir.
Çünkü onlar bilirler: Avrupa’da bir hayat kurmuş olabilirler, ama kökleri burada, vatanın bağrında atılıdır.
Her yıl, memleketlerinden kilometrelerce uzak kalan bu insanlar, sadece tatil yapmak için gelmezler.
Birçoğu, dedelerinin köylerine ev yapar, baba ocağını yeniden yaşatmaya çalışır.
Yani, burada her adım attıklarında, orada bıraktıkları bir parça kalbin izlerini de taşırlar.
Avrupa'da sahip oldukları refahı, konforu ve düzeni, bu toprakların sevgisinin önüne koymazlar.
Onlar için Türkiye, Kırşehir, sadece bir tatil beldesi değil; ruhlarının huzur bulduğu, sevdikleriyle bir araya geldiği yerdir.
Gurbetçiler, yıllarca Avrupa'nın en yüksek binalarında, en modern şehirlerinde çalışsalar da, en büyük mutluluğu Türkiye'ye ayak bastıkları an hissederler.
Onlar, her türlü asimilasyona karşı dimdik durarak, kültürlerini yaşatır, geleneklerine sahip çıkarlar.
Avrupa'da kazandıkları parayla belki daha rahat bir hayat kurabilirler, ama Türkiye’nin özlemi, vatan sevgisi, başka hiçbir şeyin yerini tutmaz.
Sohbetlerinde, muhabbetlerinde hep Türkiye vardır, hep Kırşehir vardır. "Ana vatanım, baba yurdum," diyen gurbetçiler, Avrupa’nın kapalı kutu şehirlerinden kilometrelerce uzakta olsa da, yüreğindeki memleket aşkı hep canlıdır.
Özlemlerini dile getirirken, gözlerinde parlayan bir ışık vardır; bu ışık, yıllarca özledikleri o topraklardır.
İçindeki sevdayı kaybetmeden yaşamak, memleketini unutmadan gurbeti yaşamak kolay değildir.
Ama Kırşehir’in gurbetçileri bunu başarmışlardır.
Onlar, her yıl tekrar tekrar memleketlerine koşarak, bu topraklarla olan bağlarını bir kez daha kuvvetlendirirler.
Her birinin içinde bir vatan aşkı, bir memleket sevgisi vardır.
O yüzden de bu şehir, gurbetçisi çok olan bir şehir olarak, her daim rengini, coşkusunu kaybetmez.
Kim ne derse desin, gurbetçiler Türkiye'ye her zaman koşacaklar.
Çünkü onların memleket sevgisi, dünyanın hiçbir yerinde bulamayacakları bir huzur kaynağıdır.
Ve biz, onların bu sevdayla, yıllarca gurbeti yüreklerinde taşıyarak yaşadıkları bu güzel memleketin kıymetini her geçen gün daha çok bilmeliyiz.