Mazlumların reçetesini zalimler yazamaz.
Toplum olarak en büyük açmazlarımızdan biri, haksızlığı yapan kadar, onu görüp susanların da sorumlu olmasıdır.
"Yapan değil, bilen zalim" dizesi tam da bu noktaya ışık tutuyor.
Suçun ve adaletsizliğin yalnızca faillerle sınırlı kalmadığını, ona göz yumanların da suça ortak olduğunu düşündüren güçlü bir söylem.
Günümüz dünyasında haksızlıkların bu kadar pervasızca yaşanmasının en büyük nedenlerinden biri, insanların tepkisizliği ve sessizliğidir.
Bir hırsızlık olduğunda, onu yapan kadar bilip de susanların, hatta bunu olağanlaştıranların da bir o kadar suçlu olduğu gerçeği göz ardı edilemez.
Çünkü suskunluk, haksızlığı besleyen en büyük güçtür.
Tarihte de benzer örnekler görmek mümkün.
Büyük toplumsal çalkantıların, baskı dönemlerinin en korkutucu yanı, sadece zalim yöneticiler değil, onların haksızlıklarına göz yuman halkın sessizliğidir.
Adaletin terazisi yalnızca yasalarla değil, toplumun ortak vicdanıyla da dengede tutulur.
Eğer bir toplumda haksızlık normalleşmişse, orada yalnızca suçluların değil, sessiz kalanların da payı vardır.
Bugün herkesin kendi hayatına kapanması, "Beni ilgilendirmez" anlayışı içinde hareket etmesi, zalimin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir.
Oysa adaletsizlik bir gün kapıyı çaldığında, artık ses çıkarmak için çok geç olabilir.
Bu yüzden, gördüğümüz yanlışı dile getirmek, haksızlığa karşı durmak, sadece mağdurlar için değil, tüm toplumun geleceği için bir zorunluluktur.
Unutmayalım ki bir toplumda adalet ve vicdan, yalnızca mahkemelerde değil, sokaklarda, işyerlerinde, evlerimizde yaşatılır.
Eğer haksızlığa susarsak, gün gelir adalet bizden de yüz çevirir.
Zalim, sadece kötülüğü yapan değil, ona göz yuman herkesin ortak ürünü olur.