İlk yazımızda Propaganda ve Halkla İlişkiler öneminden bahsetmiş ve bu konuya devam edeceğimizi belirtmiştik. Önceki yazımızı okumayanlar için ilk yazımızdan bir alıntı yaparak yazımıza başlamak istiyorum Konumuza halkla ilişkilerin tanımını yaparak başlayalım H. İlişkiler “İçinde bulunduğu toplumun ve özellikle ilişki içinde olduğu hedef kitlenin özlem ve özelliklerini tanımak ve bu arada firmanın izlediği politika ve uygulamalarını halkla çok yönlü olarak çeşitli iletişim araçlarını kullanarak yansıtan bir bilim dalıdır. Üniversitede Halkla İlişkiler hocam Aladdin ASNA (Burada hocamdan biraz bahsetmek istiyorum. Ülkemizde halkla ilişkiler konusunda ilk halkla ilişkiler kitabını yazan ve öneminden bahseden kişidir. 2015 Yılında genç denecek bir yaşta kaybettik. Kendisini tanımaktan ve hocam olmasından dolayı ayrıca onur duyuyorum. Allah rahmet etsin) H. İlişkileri kısaca, halkın çok hoşlandığı şeyleri çok yapmak, hoşlanmadığı şeyleri hiç yapmamak olarak tanımlardı.
Halkla ilişkiler ve propaganda birbiri ile çok karıştırılır. Bu karıştırmanın nedeni,tıpkı reklamda olduğu gibi propaganda’da da hedefe iletilecek bir mesaj olması ve mesajın kitlelere iletilmesinde aynı kitle haberleşme (Basın,Televizyon, radyo, İnternet-sosyal medya) araçlarının kullanılmasıdır.
Halkla ilişkiler, propaganda değildir. H. İlişkiler, kuruluşla hedef kitle arasında karşılıklı ve iki tarafın da yararına olan bir diyaloğ kurulmasıdır. Karşıya gönderilen mesaj hedef kitleyi olumlu etkilemekte ve ondan gelen besleyici tepki ile de kuruluş, kendisi hakkında düşünülenleri, eleştirşileri öğrenerek tutumuna yön vermekte, gerekirse politikasında revizyon yapmaktadır. Besleyici tepkinin (geri bildirim) olumsuz gelmesi halinde bunun nedenleri ve kuruluşun nerelerde yanlış yaptığı araştırılmaktadır. Bunun içindir ki halkla ilişkiler, geri bildirime muhtaçtır, onsuz çalışamaz ve onu öğrenebilmek için çeşitli araştırma çalışmaları yapar.
Demokrası rejiminin yaygınlaşması, ülkelerdeki kamu kuruluşlarını, sonra da onlara bakarak özel kuruluşları halkla ilişkilere yöneltmiştir. Bu yönelişte ana tema eski Roma’dan bugüne kadar gelen ve bizim dilimize de ‘halkın sesi’ biçiminde girmiş olan ( halkın sesi, Tanrı’nın sesidir) sözüdür. Devam edecek