Değerli okurlar gülmeyin sakın…
Ne olur ne olmaz elin ağzı torba değil.
Etrafta gören olur duyan olurda alınır sonra .
Kırşehir bir sabah uyandı.
Cacabey Meydanı’nda bir tren vardı.
Yıllardır beklenen, yıllardır sözü verilen, yıllardır ertelenen tren…
Halk toplandı.
Bakan oldu.
Fotoğraf çekti.
Sonra anladı: Bu tren gitmiyor.
Bu tren gelmiyor.
Bu tren oyalıyor.
Çocuklar sevindi.
Çünkü onlar gerçeği değil, gördüğünü bilir.
Ama bu şehir büyüktür.
Ve bu şehir, seçimden seçime gösterilen maketleri ezbere tanır.
Ray yok.
İstasyon yok.
Takvim yok.
Ama anlatılan hikâye çok.
Ankara yakın, Kayseri komşu denmişti.
Yakınlık sözde kaldı, komşuluk haritada.
Kırşehir yine arada kaldı.
Ne giden var, ne gelen.
Meydanlardaki bu görüntü tesadüf değildir.
Bu bir hatıra fotoğrafıdır.
“Bakın ilgileniyoruz” demenin sessiz hâlidir.
İş yapmadan görünür olmanın
en masrafsız yoludur.
Bu şehrin seçilmişleri bilir:
Bir şey yapılmadığında,
önce konuşulur.
Sonra beklenir.
Sonra unutulması umulur.
Ama Kırşehir unutmaz.
Çünkü bu şehir,
sözle değil sabırla yönetildi yıllarca.
Kurdele kesilmez.
Çünkü kesilecek bir şey yoktur.
Açılış yapılmaz.
Çünkü açılan bir yol yoktur.
Bozkırın sesi, sazla söylenir ama
masalla susturulmaz.
Bir beş yıl daha geçti.
Bir beş yıl daha “niyet” anlatıldı.
Bir beş yıl daha “çalışıyoruz” dendi.
Bu yazı kimseye isim saymaz.
Gerek de yoktur.
Çünkü yapılmayan hizmetin imzası olur.
Ve bilinir ki: Ray gelmezse,
bahane gelir.
Tren gelmezse, maket gelir.
Kırşehir’in beklediği tren değil artık.
Kırşehir’in beklediği şey
ciddiyet, cesaret ve sorumluluktur.
Bu bir mizah değildir.
Bu bir serzeniştir.
Ve bazen en ağır söz,
sessizce söylenendir.