Gazetemizde köylerimizin tarihçesinde bugünkü konumuz Kırşehir’in Mucur ilçesine bağlı Dalakçı Köyü…
Dalak Hastalığı olarak bilinen ve şuanda Sara Hastalığı olarak bilinen hastalığın çözümüyle meşhur olan köyün tarihçesine gelin hep birlikte göz atalım…
Dalakçı Köyü, Kırşehir'in Mucur ilçesine bağlı ve Mucur Merkeze 17 kilometre uzaklıktadır. Dalakçı Köyün’ün kuzeybatısında Karacaören Beldesi, kuzeyinde Eski Doğanlı Köyü, kuzeydoğusunda Seyfe ve Seyfe Gölü, Doğusunda GümüşKümmet Köyü, Güneydoğusunda dağ Çiftliği köyü, Güneyinde küçük köpekli Mezrası, Güneybatısı da Bahçecik Mezrası ile çevrilidir. Coğrafyadaki konumu yatay 34° 18' 15", dikey 39° 10' 21" derecedir. Belli başlı dağları Kurtlukuyu tandır kuyu, Dedenin eteği, Göğkuyu gedik, Çiğdemli lömeni bağı keklik damı, kıraç özu ve Adabağıdır. Köy ortalama 100 haneden oluşmaktadır.
Köylüler Mucur'dan Almanya ve Avusturya'ya kadar uzanan bir göç evrimi gerçekleştirmiş ve yavaş da olsa bir geriye dönüş gerçekleşmiştir. Kıraçlaşmış bağ ve bahçeler insan gücü Göçünün en belirgin örneğidir.
Dağlarda ihtiyacı karşılayacak kadar Çeşme bulunmaktadır. Çeşmeler muhtarlık tarafından düzenli denetlenmektedir. Dağlarda Alıç, Payam, İğde, Kuşburnu, Taş eriği ağaçları yanı sıra Çiğdem, Devedabanı, Çalık, Mantar(göbelek), Kenger, kangal, Madımak(cıcık) çıtlık, yemlik gibi bitkiler yetişir. Köyün gelir kaynağı genelde tahıl ürünlerinden oluşur. Bunlar Buğday, Arpa, Mercimek vs'dir. Son yıllarda köylüler besiciliğe eğilim göstermektedir.
Dalakçı köyünün birçok yöresel lezzetide bulunmaktadır. Çorbalardan Mercimek, düğür aşı, tarhana, yoğurt (ayran) aşı, hamur işi lezzetlerden ise Mantı, çığırtma, su böreği, bazlama (Tepik),sündürme, kuymak,patlıcanlı-biberli-peynirli-yumurtali çörek'tir. Tatlılardan Baklava, sütlü, kadayıf, lokma balbaşı, pekmez bulunmaktadır. Bunların yanı sıra yöresel yemeklerden kuru/yeşil fasulye, bulgur pilavı, patatesli/mercimekli bulgur pilavı, mantı içli/sade, sulu köfte, parpılama (patlıcan yemeği), gül cacığı, madımak, cacığı, pancar cacığı, bamya, erişte, lepe gibi lezzetler bulunmaktadır.
Dalakçı Köyü'nün kuruluş tarihine dair iki rivayet vardır. Köyün kuruluş tarihi 1270'li yıllara dayanır. Günümüz İran'ında Avrupa'ya açılan pencereye eşlik etmiş olan anadoluda bu konuda çok rivayet vardır. Bunların Kuvvetli rivayet olarak adlandırılabilecek olanlardan birine göre, İpek yolunun köyün dağlarından Kırşehir'e geldiği ve Dedenin eteği dağından geçtiğidir.
O yıllarda bir grup Türkmen Göçebe şimdiki köy ile dedemin eteğe Dağı arasında konaklar. Belki de birkaç sülalenin kökeni o yıllara kadar uzanır.
Rivayetin birine göre bu Türkmen göçebeler arasında o yıllarda yaygın olan Dalak hastalığını (günümüz ismi ile Sara hastalığı) tedavi eden bir bilir kişi vardır. Bu bilir kişi bu hastalığı o günün şartlarında iki kaş arasında, burnun hemen üzerinde kesici bir alet ile keserek yani kan akıtarak tedavi edermiş. Kan akıtmadaki amaç vucutta bulunan zehirlenmiş kanın yeni üretilen kan ile karışmaması, temizlenmesi nötur hale getirilmesidir. Çevre bölgedeki insanlar tedavi için gittikleri o isimsiz yeri adlandırırken Dalakçı ya (Arabacı, Tamirci der gibi) gidiyoruz diye anarlarmış. Bu zaman içerisinde birleşik söylenerek Dalakçı şeklini almış ve Osmanlı döneminde resmiyet kazanmş diye biliniyor.
Diğer bir rivayete göre bu Türkmen göçebeler arasında o yıllarda sanata eli yatkın biri vardır. O yıllarda en önemli araç gereç olan tırpan ve dolak,Dolak tırpan sallandığında ayağı kesmesin diye kullanılan bir örgü. Kalın ip ve otlardan yapılan bu örgüyü her sanatkarın yapamadığı ve vazgeçilmez bir araç olmasından dolayı tüm çevre bölgedeki insanlar dolak yaptırmaya gittikleri o isimsiz yeri adlandırırken Dolak çı ya (Arabacı, Tamirci der gibi) gidiyoruz diye anarlarmış. Bu söylev zaman içerisine evrimlere uğrayarak Dalakçı olmuş ve Osmanlı döneminde resmiyet kazanmış diye biliniyor.