Mesaj kutusu…
Çağ artık iletişim çağı değil, şeffaflık çağı.
Herkesin birbirine saniyeler içinde ulaşabildiği, düşüncelerini açıkça paylaşabildiği sosyal medya, toplumun en büyük buluşma meydanı haline geldi.
Ama ne tuhaftır ki; bu meydanda en görünür olması gerekenler, yani seçilmişler, kendilerini halktan en çok saklayanlar.
Paylaşım yapmayı biliyorlar…
Gezdikleri yerleri, ziyaret ettikleri kurumları, açtıkları törenleri, kestikleri kurdeleleri ballandıra ballandıra anlatıyorlar.
Fotoğraf, video, sunum…
Hepsi hazır!
Ama iş mesaj kutusunu açmaya geldi mi bir anda herkes ortadan kayboluyor.
Neden?
Neden halkın mesajına kapalı olurlar?
Çünkü vitrini seviyorlar, gerçekleri değil.
Vitrinde başarı fotoğrafları var, gerçekte ise ulaşamayan bir halk…
Vitrinde “sorun yok” görüntüsü var, gerçekte ise biriken şikâyetler…
Vitrinde filtre, gerçekte eleştiriden korkmak…
Açsalar mesaj kutusunu ne olacak?
Halk yazacak.
Halk söyleyecek.
Halk hesap soracak.
İşte tam da bu yüzden, o kutu bir türlü açılmaz.
Oysa mesaj kutusu düşman değil; aynadır.
Yazılan eleştiriler sizi yıpratmaz; şişirilmiş balonları patlatır.
Eksiklerinizi söyleyen halk, sizin rakibiniz değildir; gözünüz, kulağınız, vicdanınızdır.
Mesajlarınıza bakan biri yoksa siz halktan kopmuşsunuz demektir.
Ve halktan kopan hiçbir siyasetçi, ne kadar güçlü olursa olsun, günü geldiğinde sandığın önünde tutunamaz.
Seçilmiş insan eleştiriyi kapatmaz.
Kapatan, korkandır.
Korkan yönetemez.
Yönetemeyen ise sürekli göstermelik gezilerle, göstermelik açıklamalarla kendi gerçekliğini boyar.
Her gün “şurayı ziyaret ettik, burayı inceledik” diye paylaşım yapanlar,
halkın mesajını kapatarak aslında şunu söylüyor:
“Ben konuşurum.
Siz susun.”
Ama halk susmaz.
Susarsa, o sandalye sallanır.
Sosyal medya bir paylaşım alanı değil, hesap verme alanıdır.
Siyasi makam “like” toplama yeri değildir.
Siyasi makam, halkın derdini duyma makamıdır.
Mesajları kapatmak, sadece gerçeklerden kaçmaktır.
O yüzden buradan söylüyorum: Halkınıza güvenin, eleştiriden kaçmayın, mesaj kutularını açın.
Çünkü gerçek iletişim, paylaşım yapmakla değil, duyabilmekle başlar.