SALDIRININ ARDINDAKİ KARANLIK

Sokak eylemleri artık salonlara taşındı.
Bu kez hedef siyasetin merkezindeydi.
Önceki gün hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni, siyaset ve medya dünyasının önemli isimlerini bir araya getirmişti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de törendeydi.
Törenin ardından, kurmayları ve korumalarıyla birlikte dışarı çıkan Özel, gazetecilere doğru yönelmişti ki, olan oldu.
Kalabalığın arasında bekleyen bir saldırgan, aniden Özgür Özel’in yüzüne sert bir yumruk savurdu.
Saniyeler içinde ortalık karıştı.
Güvenlik güçleri devreye girdi, korumalar araya girdi.
Ancak bu sadece fiziksel bir saldırı değildi, toplumsal huzura yönelik organize bir tehdit olarak da okunmalıydı.
Bu Sıradan Bir Saldırı Değil
Saldırganın kimliği kısa sürede ortaya çıktı.
21 yıl önce Hatay İskenderun’da öz oğlu Barış’ı ve kızı Mutlu’yu tabancayla öldüren, küçük kızı Gülşah’ı da yaralayan bir katildi bu kişi.
Yargılandı, müebbet hapis cezası aldı.
Ama ne yazık ki 2020’de şartlı tahliye ile serbest bırakıldı.
Bu nasıl bir sistemdir ki, kendi çocuklarını vahşice öldüren biri birkaç yıl sonra aramızda dolaşabiliyor?
Üstelik sabıkası yalnızca cinayetle sınırlı değil; hırsızlık, tehdit gibi başka suçlarla da dolu bir geçmişe sahip.
Sahi, böyle bir katil neden salıverilir?
Cezaevinden çıkan bu kişinin motivasyonu ne olabilir?
Bir siyasetçiye saldırmak nasıl açıklanabilir?
Ne bir yemek kartı bahanesi, ne bir sosyal tepki...
Bu, planlı, bilinçli bir hamle gibi duruyor.
Karanlıkta Kalanlar Aydınlatılmalı
Saldırı basit bir bireysel öfkenin ürünü değil.
Provokatörlerin, ajansal karanlık işlerin, puslu havaları seven odakların izleri var gibi.
Böyle zamanlar, kimin kim adına hareket ettiğini net görmek gerekir.
Çünkü bu sadece Özgür Özel’e yönelik bir saldırı değil; toplumun huzuruna, yönelik bir tehdittir.
Bugün bir parti genel başkanına saldıran bir zihniyet, yarın kime yönelir, kimleri hedef alır, bilinmez.
Suçun Cezası Caydırıcı Olmalı…
Allah “Kısasta hayat vardır” derken boşuna demiyor.
Allah’ın hükmünden neden kaçarız.
Saldırgan şahıssa kısas uygulansaydı bugün aramızda olmayacaktı yumrukta vurmayacaktı.
Bu tür suçlar hafifletilmemeli, cezası sonuna kadar çekilmelidir.
Bu kişi, öz evladına bile acımamış; başka birine acıma ihtimali var mı?
Toplumda güven duygusunu tesis etmenin yolu, adaletten geçer.
Bu tür suçların bedeli ödenmeden, benzer olayların önüne geçilmesi mümkün değil.
Bu çirkin saldırı tüm yönleriyle aydınlatılmalı.
Öncesi, sonrası, bağlantıları ortaya çıkarılmalı.
Sadece saldırgan değil, bu karanlık eylemin arkasında kim varsa, hepsi adalet önünde hesap vermeli.
Bugün bir siyasetçiye yönelen yumruk, aslında topluma atılmış bir yumruktur.
Buna karşı sessiz kalmak, suça ortak olmaktır.