SAHTE DİNDARLIĞIN GÖLGESİNDE

Abone Ol

Maalesef yaşadığımız çağda Allah’ın dini İslam, bazı ellerde kirlenmiş durumda.
İnancın ruhu, menfaat hesaplarına kurban edilmiş.
Dinin özü olan ahlak, adalet, merhamet ve paylaşma duygusu unutulmuş; yerine gösteriş, çıkar ve şekilcilik konulmuş.
Artık secdeye eğilen baş, haksızlık karşısında dik durmuyor.
Tesettürle örtülen sadece beden değil, ahlak teslimiyet çoğu zaman vicdan.
Minarelerden ezanlar yankılanıyor ama bu ses kalplere inmiyor.
Vicdanlar suskun, diller dua ediyor ama eller harama uzanıyor.
Fakir fukaraya yardım diye toplanan paralarla lüks arabalar alınıyor; beytülmal, yani kamu malı, birilerinin özel kasası gibi görülüyor.
Adalet terazisi bozulmuş, dürüst insan hor görülüyor.
Ve en acısı, bunların hepsi “kader”, “imtihan” ya da “hikmetinden sual olunmaz” denilerek meşrulaştırılıyor.
Oysa inanç, şekil değil özdür.
Tesettür, sadece bir kumaş değil; harama el uzatmamak, kul hakkı yememektir.
Hac, sadece Kâbe’yi tavaf etmek değil; Hz. İbrahim gibi haykırışın, Hacer gibi duruşu, Hz. İsmail gibi yaşayışı egoyu, kibri, hırsı ve zalimliği terk etmektir.
Oruç, aç kalmak değil; elinle, dilinle, beline, kalbinle kötülükten uzak durmaktır.
Ama bugün bakıyoruz, dindarlık; hacla, umre ile marka tesettürle, uzun sakalla, süslü tespihle ölçülüyor.
Cami yaptıran, zekât veren, umreye giden “iyi Müslüman” sayılıyor; ama işçisinin alın terini çalan, rüşvet alan, yetimin, mazlumun, çaresizin kul hakkı yiyen birinin “dindar” sayılması kimseyi rahatsız etmiyor.
İsrail’le yayana duran, şeytan Amerika’yla dost olan, sömürü Avrupa’yı yanına alan liderler dindar oluyor.
Hacdan dönenin bavulundan marka saat çıkıyor ama kalbinde merhamet yoksa orada bir yanlışlık vardır.
Ozanın dediği gibi:
“Namussuza boyun büktüm ise yuh.”
Ne yazık ki biz artık buna “yuh” bile diyemiyoruz.
Çünkü öyle bir dönemdeyiz ki, haksızlığa ses çıkaran değil, ona alkış tutan çoğunlukta.
Menfaat, inançtan önde; koltuk, vicdandan değerli hale gelmiş.
Dini, dünyevi çıkarlarına kalkan yapanlar, Allah’ın adını bile kendi hesaplarına malzeme etmiş.
Gerçek dindarlık, zayıfın yanında durmakla olur.
Güçlünün değil, haklının tarafında olmakla.
Zulmü değil, mazlumun duasını almakla olur.
Cami yapmakla değil, adaletle hükmetmekle olur.
Çünkü dinin özü, adalettir; ahlaktır; vicdandır.
Allah’ın emrettiği gibi dost doğru insan kalabiliriz.
Yeter ki namussuzlara boyun eğmeyelim, haksızlık karşısında susmayalım. Çünkü gerçek iman, sadece secdede değil; adaletin, hakkın, zalimin karşısında merhametin yanında durabilmektir.