Siyasette ve siyasilerde eksik olan şey samimiyet.
Siyaset, yalanın, gösterişin değil, dürüstlüğün sahası olmalı.
Seçmen, samimiyeti hisseder.
Gözlerin içindeki niyeti okur.
Kendi gibi olanı sever, içten olana güvenir.
Siyasetçi milletin ferasetinin çok keskin olduğunu akıldan hiç çıkarmamalı.
Siyasetçi adaletin tarafında durabilmeli, hangi makamda olursa olsun, kimden gelirse gelsin haksızlığa sessiz kalmamalı.
Siyasetçi, güçlünün yanında değil, haklının safında olmalı.
Siyasetçinin derdi milletin gönlünü kazanmak olmalı. Arkasından iktidar zaten gelir.
Gönül kaybedildiğinde, sandıktan çıkan olumsuz sonuca üzülmenin de bir anlamı olmamalı.
Asıl zafer, insanların kalbinde yer etmektir.
Unutmayalım ki
milletin kalbi, siyasetin en gerçek sandığıdır.
Siyaset, kavganın değil, uzlaşının.
Öfkenin değil, aklın.
Gösterişin değil, tevazunun alanı olmalı.
Bu topraklar nefretten değil, gönül insanlarından medet umar, makamı için değil, memleketi için çalışandan haz alır.
Siyaset, güçle değil, güzel ahlakla anlam bulur.
Ve siyasetçinin de bir gün makamı, unvanı biter, geriye sadece şu soru kalır!
Milletin gönlünde nasıl bir iz bıraktın?