“Şimdi size bir öykü anlatmak istiyorum. Kendi yaşadığım bir hikayeyi. Sizin devrinizde geçiyor. Ege’deki Milos adasında. Hikayenin baş kahramanı Liyana isimli genç bir Rum kadın. Tanrı ona elimi uzatmam için gönderdi beni. Çünkü tanrı onu seviyor ve o ise çıkışı bende arıyor. Bulamıyor, ama arıyor. Kalbindeki niyet saf ve asil.”
Bu satırlar İsa Peygamber ağzından yazılmış ve kitabımızın ilk bölümünde yer alıyor. Esasında kitap bir İsa bir de Liyana ağzından karşılıklı anlatılardan oluşuyor. Kendini dünyayı ve hayatı yeterince tanımayan; neden var olduğunu, insanlığın ve evrenin niçin yaratıldığını tam olarak bilmeyen Liyana bir kilisede İsa’ya dua ediyor: “Sevgili İsa, yardım et bana. Sana gelmek istiyorum ama gelemiyorum. Nasıl gelebilirim ki sana, kim olduğunu bile bilmiyorum. (…) Babam hasta. Hep yatağında artık. Doktorlar fazla ömrünün kalmadığını söylüyorlar. Babamı deliler gibi seviyorum İsa. Asil biri o, dürüst biri, iyi bir insan, fedakar, cömert, merhametli… Hayatı boyunca sevgi verdi bana. Annemi kaybettiğimden beri, hem anne hem baba oldu bana. Hayatı boyunca korudu, kolladı beni, yemedi yedirdi, bütün ihtiyaçlarımı gidermeye çalıştı. (…) Onu kaybedersem nasıl her zamanki gibi yaşayacağım? Özlemi üstüme çöktüğünde, o özlemin –onsuzluğun- altından nasıl kalkacağım? Hayatımda güzel bir şey olursa, onsuz nasıl sevineceğim? Onu sevindirecek bir şey olduğunda bunu onunla paylaşamamanın acısına nasıl dayanacağım? (…) Hayatın anlamı ne İsa, bunu bilmek istiyorum. Ne olur, in oradan, yanıma gel ve bana anlat. Hepsini bilmek istiyorum.”
Bu yakarışı kabul eden Tanrı, İsa’yı Liyana’ya yardım etmesi için gönderiyor, farklı bir bedenle ve kimliğini açıklamadan. İsa temel problemin ne olduğunu bilmeden, nasıl yardım edeceğini de bilmeden kilisede, Liyana’nın yanında buluyor kendisini ve olaylar gelişiyor.
Ağustos 1975'te doğan Serdar Özkan, ortaokul ve liseyi Robert Kolejde okudu. Lisans eğitimi için Amerika'ya giderek, Lehigh Üniversitesi'nde İşletme ve Psikoloji eğitimi gördü. Halen İstanbul'da yaşayan Serdar Özkan 2002 yılından beri tam zamanlı roman yazarlığıyla uğraşıyor. İlk romanı Kayıp Gül bugüne kadar 29 dile çevrildi, 40'tan fazla ülkede basıldı. Brezilya'dan Japonya'ya, Kanada'dan Endonezya'ya dünyanın dört bir yanında okurların büyük ilgi ve beğenisini kazanan Kayıp Gül, birçok ülkede haftalarca bestseller listelerinde yer aldı. Romanları arasında; Kayıp Gül, Hayatın Işıkları Yanınca, Kayıp Gül: Ekim Yağmurları, Ölümsüz Kalp : Bir Kayıp Gül Romanı, Aşkın Resmi : Bir Kayıp Gül Romanı, Rûmî'nin Bildiği Aşk, Mevlana Çağırınca, Rumi'nin Kitabı, Sen Ancak Sevdiğinsin, Sarıl Bana, Şimdi Hayal Et, Sev, Aziz Sultan, Cennette Hüzün. Mutlu Son ve Bir Tek Sen Varsın sayılabilir.
Değerli okurlarım, 2003 yılından beri Özkan’ın tüm romanlarını okuduğumu belirtmek isterim. Kendisi benim en çok sevdiğim yazarlardan biri. Çok duru bir anlatımı var ve Din Psikolojisi orijininde, Mevlana ve tasavvuf konuları ağırlıklı hikayeler kaleme alıyor. Tüm dinlerin tek bir dine dayandığı ve esas olanın sevgi, Allah sevgisi olduğu gerçeği ile Hristiyan dünyada da Müslüman dünyada da geçerli olan esaslar üzerine uluslararası çok satan eserler veriyor.
“Dalga-Deniz Metaforu” kitabın ana temasını oluşturuyor ve pek çok kere karşımıza çıkıyor; Kul-Yüce Yaratıcı ilişkisine telmih olarak. Bir örnek; “Bir dalganın okyanusu tanıması için, dalganın, kalbini okyanusa vermesi, onun karşısında eğilip ona karışması gerekir. Okyanusa karışmayan bir dalga okyanusu nasıl bilebilir ki? Okyanusu, okyanustan başkası bilemez çünkü.”
Birkaç alıntı;
““Kalbim Tanrı ile mi? Kalbimi Tanrı’ya verebildim mi?” Dünyada bundan önemli bir soru var mıdır acaba? Şüphesiz ki yok. Çünkü Tanrı, dünyayı, insanı ve kalbi bunun için yarattı. Sevgi için ve bu sevgiyle insana kendisini tanıtmak için. Başka hiçbir şey için değil.”
“Bu dünyada sevgiden başka-bu hayatı sevgiyle yaşamış olmaktan ve bu dünyadan kalbimizde sevgiyle ayrılmaktan başka- hiçbir şeyin önemi yoktu.”
“Tanrı evreni sevgisini sunmaktan başka bir şey için yaratmamıştır çünkü.”
“Tanrı yardım eder. Tanrı sevgidir ve kalbimizi besler. Ona hiçbir şey zor değildir. Zorluk, insana mahsustur; hayat denen bu yolu kendi başımıza yürümeye çalışmaktan kaynaklanır. Oysa hayat yolunu Tanrı’nın elini tutarak yürürsek, sarp dağlar düz ova olur. İnsan, sevginin kendisi olur. Çünkü sevgililer birdir. Sevginin elini tutan insan, o eli hiç bırakmazsa, sevginin kendisi olur.”
“Sevgi ve sevginin farklı yüzleri dışında her şey yokluğa koşmaktadır ve yok olacaktır.”
“Biz kullar bizim için neyin hayırlı olup neyin hayırlı olmadığını çoğu zaman bilemeyiz. Bunun bilgisi sadece Tanrı katındadır.”
“İmkansız bir şeyi arzulamak o kadar zor ki..”
“Soru ne olursa olsun cevabı sevgidir.”
“Arzu, sevginin şartıdır. Arzu olmadan sevgi de olmaz, yakınlık da.”
“İçinde sevgi olan, daha önemlisi, sevgiyle sonlanan her hikaye güzeldir.”
Kitap düzel, konu güzel, Özkan’ın anlatımı güzel… Üzerinde derin tefekkürler yapmak da güzel. Babamın ölümden (2020) önce ilk kez okuduğum (2019) bu kitabı onu kaybettikten sonra ve sizlere de tanıtmak için bir kez daha okudum (2023). Daha önce çizdiğim satırlara ek olarak yeni satırlar çizdim. Üniversitede sevgi dersi vermiş bir hoca olarak size de bu kitabı okumanızı hararetle öneriyorum. Allah ömür ve imkan verdiği taktirde defalarca kere daha okuma niyetimi de paylaşıyorum. Haydi sevgili dalgalar okyanusumuzla buluşalım…