Merhaba değerli dostlar,
Kırşehir sevdalısı bir kardeşiniz olarak, “Kırşehir’e Değer Katanlar” serimizde, şehrimize emeğiyle, gönlüyle katkı sunan kıymetli isimleri sizlerle paylaşmaya devam ediyorum.
Bugün sizlere… İlmiyle, duruşuyla, gönül insanlığıyla hem şehrimize hem ülkemize ışık saçan bir isimden bahsetmek istiyorum. Prof. Dr. Ayfer Şahin.
Bizim buralarda derler ki, “İnsanın özü sağlam olsun, gerisi gelir.” Hele bir de ana yüreğiyle yoğrulmuşsa, ilimle harman olmuşsa, değme gitsin… Kırşehir’in Mucur’ilçesinden çıkmış, hem şehrine hem ülkesine ışık saçan hanımefendi. Adı Ayfer Hoca. Ama vallahi onu “hoca” demekle anlatmak eksik kalır. O hem ana, hem öğretmen, hem dost…
En çok da gönlü güzel bir insan.
1970’te, Karahasanlı Köyünde dünyaya geliyor Ayfer Hanım. Dört çocuklu, mütevazı bir ailenin kızı. Babası belediyeden emekli, annesi ev hanımı. Anne babasından aldığı sevgi, saygı ve dürüstlükle büyüyor, insanlara karşı hep içten, hep merhametli olmayı öğreniyor. Çocukluğu mahalle sıcaklığıyla, türkü sesleriyle, imece ruhuyla geçiyor. Daha o zamanlardan belli, sessiz ama azimli bir çocuk. Okulda çalışkanlığıyla dikkat çekiyor, gözlerinde ise hep öğrenme isteği var.
İlkokuldan liseye kadar Mucur’da okuyor. 1989’da Kırşehir Eğitim Yüksekokulu’nu bitirip öğretmenlik mesleğine adım atıyor. Ertesi yıl hayatının yol arkadaşı Ali Bey’le evleniyor. Yuva kuruyorlar, iki kız çocukları oluyor. Anne babasından aldığı sevgi, hoşgörü ve saygıyı kendi ailesine de taşıyor. Çocuklarını da aynı değerlerle büyütüyorlar. Bugün biri hukukçu akademisyen, diğeri öğretmen adayı. Yani anne-babanın izinden giderek, devletine milletine faydalı birer insan olmak için gayret ediyorlar.
Ayfer Hoca’nın içindeki okuma aşkı hiç bitmiyor. “Bir ok yaydan çıkmış” gibi, durmadan ilerliyor. Lisansla kalmıyor, yüksek lisansını Selçuk’ta, doktorasını Gazi’de tamamlıyor. Bu arada öğretmenlik yapıyor, okul müdürlüğü görevini üstleniyor. Çalışkanlık desen var, sabır desen var, hepsi onda.
Ve 2007 yılı… Türkiye’de bir ilk yaşanıyor. Millî Eğitim Bakanlığı’nın “Öğretmenlik Kariyer Basamakları” uygulamasında puan üstünlüğüyle Türkiye’nin ilk Başöğretmeni unvanını alıyor. Öyle kolay mı? Hiç değil! Ama soruyorsun, “Hocam, ne hissettiniz?” diye… O da şöyle diyor. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk bizim ebedî ve manevi Başöğretmenimizdir. Bizim aldığımız bu unvan, onun açtığı yolun küçük bir nişanesidir.”
İşte bu mütevazılık bile yeter insana…
17 yıl Millî Eğitim’de hizmet ettikten sonra akademiye geçiyor. Ahi Evran Üniversitesi’nde önce yardımcı doçent, sonra doçent, 2020’de profesör oluyor. Bugün hâlâ orada, öğretmen adaylarını yetiştiriyor. Ama mesele sadece ders anlatmak değil hayat anlatıyor, yol gösteriyor, ışık oluyor.
Öğrencisine baktığında kendi çocukluğunu hatırlayan, derste sadece konuyu değil, hayatı da anlatan bir insan. Kimi zaman Neşet Ertaş’tan bir türküyle dersi tatlandırır, kimi zaman dedesinden duyduğu bir sözü paylaşır. Güler yüzü, tatlı dili, kırmadan öğüt veren sesiyle tanınır. Yanına giden öğrenci, kendini hem hocasının hem de annesinin yanında hisseder. Çünkü o bilir ki, bilgi kadar merhamet de öğretmenliğin şartıdır.
Ayfer Hoca’nın hayatına baktığınızda, sadece sınıfta ders anlatmakla kalmadığını görürsünüz. O aynı zamanda bilim dünyasında da sözünü söylemiş, projeleriyle eğitim dünyasına katkı sunmuş bir isim.
Mesela TÜBİTAK ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından desteklenen çalışmalarda görev almış. Öğrencilerin düşünme becerilerinin nasıl ölçüleceğini araştıran projelere imza atmış. Türkçe’nin dört temel becerisi,okuma, yazma, dinleme ve konuşma üzerine kapsamlı çalışmalar yapmış. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukları belirleyip onlara özel eğitim yolları geliştirmeyi hedefleyen projelerde yer almış. “Ekolojik okuryazarlık” üzerine, yani çocukların doğayı tanıyıp korumasını amaçlayan projeler yürütmüş. Hatta Dünya Bankası destekli eğitim programları değerlendirme çalışmalarında bile yer almış. Yani hem Türkiye’de hem dünyada eğitime katkı sunmuş.
Üniversite çatısı altında da boş durmamış. Öğrencilerin yaratıcı yazma becerilerini geliştirmek için “hikâye haritası yöntemi” üzerine çalışmış. Çocuk kitaplarındaki değerleri incelemiş, atasözlerinin drama yöntemiyle öğretilmesini araştırmış. İlkokul programlarının ne kadar bütüncül olduğunu, aşamalarının doğru ilerleyip ilerlemediğini inceleyen çalışmalar yapmış. Hatta metinler arası okuma yöntemleriyle öğrencilerin yazma becerilerini nasıl geliştirebileceğini araştırmış.
Bu projelerin her birinde ortak bir amaç var. “Eğitimi daha iyi hale getirmek.” İşte Ayfer Şahin’in akademik yolculuğu da bu gayretin bir yansıması. O, bir yandan öğrencilerine ders anlatırken, bir yandan da geleceğin eğitim sistemine ışık tutacak projelere imza atıyor.
İşte Ayfer Şahin’in hikâyesi… Bir öğretmenin, bir akademisyenin, bir annenin, bir eşin hikâyesi. Ama en önemlisi, bir insanın hayatı boyunca içtenliğiyle, emeğiyle, sevgisiyle iz bırakan bir insanın…
Türkülere de ayrı bir düşkünlüğü var. Neşet Ertaş’ın, Muharrem Usta’nın memleketinden gelmiş ya, bağlamaya el atsa da “Benim gönlüm çalar, kulağım dinler” diyor. Bahçesinde çiçek yetiştiriyor, toprakla uğraşmayı seviyor. Şiir yazıyor, tiyatroya gönül veriyor, halk oyunlarıyla kültürü yaşatıyor. Çünkü onun hayat felsefesi belli.
“İşini en iyi yapan, vatanını da en çok sevendir.”
Ayfer Hoca’ya yakından baktığında bir şey fark ediyorsun. Hayatta “iyi ki”leri çok, “keşke”leri ise ders olmuş. Zenginlik onun için para değil, dost biriktirmek, insan yetiştirmek, bilgiyle iz bırakmaktır. Mutluluğun sırrını soruyorsun, bir kelime söylüyor.
“Saygı.” Çünkü ona göre saygı varsa, sevgi de var, huzur da var.
İşte böyle bir değer Kırşehir’in topraklarından çıkıp ülkesine ışık saçıyor. Samimiyetle, aşkla, emeğin hakkını vererek… Bazen düşünüyorum, keşke bu memlekette böyle insanların hikâyesi daha çok anlatılsa. Çünkü Ayfer Hoca’nın hayatına bakınca şunu görüyorsun.
Azim, emek, samimiyet… İşte gerçek başarı bu.
Sözün sonu…
Murat Uzun der ki, Ayfer Hoca gibi insanlar, bu memleketin gerçek değeri. Hem ilmiyle hem ahlakıyla örnek bir şahsiyet. Sevgisiyle nice nesillere ışık tutmaya devam etmesini temenni ediyorum.