Zamanın Halifesi Harun Reşid’e Behlül Dânâ gelir ve der ki:
“Bana bir görev ver, halk için faydalı bir iş yapayım.”
Halife ona “Çarşı‑pazar ağalığı” görevini verir. Yani bugünün tabiriyle zabıta. Tartılar doğru mu, fiyatlar adil mi, esnaf vicdanlı mı? Kontrol edecek…
Behlül hemen işe koyulur. İlk durağı bir fırındır.
Ekmekleri tartar hepsi eksik gramajda.
Hakkı çalınmış halkın…
Fırıncıya sorar:
“Hayatından memnun musun?”
“Hiç değilim! Kazancım yetmiyor, borç çok, huzurum yok.”
Behlül çıkar, ikinci bir fırına gider. Ekmekler bu kez tam. Hatta bazıları biraz fazla bile geliyor.
Aynı soruyu sorar:
“Hayatından memnun musun?”
“Şükürler olsun, az kazanıyorum ama huzurluyum. Evde bereket var, içim rahat.”
Behlül bu farkı görür görmez, doğru saraya döner.
Halife sorar:
“Hayrola Behlül? Bu ne hız?”
Behlül tebessüm eder:
“Efendim, çarşı‑pazarın bir ağası zaten varmış.”
“Kimmiş o?”
“Allah. Eksik tartanın içi dar, doğru tartanın gönlü geniş.
Herkesin hesabı çoktan yazılmış. Benim ağalığıma gerek kalmadı.”
Gramla hile yapanlar, 10’a alıp 100’e satanlar çoğaldıysa
vicdan terazisi bozulmuştur.
Haksız kazanç, sadece boğazdan geçmez, huzuru da götürür.
Helal lokma az da olsa insanın içini ferahlatır.
Behlül Dânâ’nın dediği gibi, gerçek denetim, kalpteki terazidedir.
Tartı eksik, gönül dar. Tartı tam, gönül geniş… Vicdan terazisini kimse kandıramaz.
Geçtiğimiz hafta Kırşehir’de 38. Ahilik Haftasını kutladık.
Anadolu’nun manevi mimarlarından Ahi Evran’ın kadim geleneği de damıtılmış söz ve yaşamla dolu değil mi?
“Eline, beline, diline sahip ol” ilkesiyle şekillenen Ahilik, helal kazanç, nefis terbiyesi ve güzel söz temellerine dayanmıyormu.
Bu kadim bilgeliğin bugün de esnaf ve ticaret ehline rehber olması dileğiyle.