Âmin diyen dillere dert verme Allah'ım.
Duâ ya devam. Yer gök du'â üzerine der büyüklerimiz." Duânız olmasa ne ehemmiyetiniz var." Ahir zamanın en dehşetli günleri yaşanıyor. Her şey insanlığın emrine verilmiş, rızık bol, insanlar daha rahat hayat yaşıyor. İhtiyaçlar çoğalmış ama ihtiyaçlara ulaşım kolaylaşmış, herkes mali durumuna göre bu bollaşan ihtiyaçlarını kimi fazlasıyla, kimi ihtiyacı kadar, kimi ise bazıları onların rızıklarını çaldığı için daha az ulaşabiliyor. Bunu imana İslam'a dine diyanete ulaşmada da sıralayabiliriz. Vakit hem fiili hem kavli DUÂ zamanı. Değerli dostlar eskiden ataerkil aileler vardı. Aile bir büyüğün idaresinde yavan soğan ekmek demeden kendi aralarındaki iş ve aş bölüşümü ile idare edip gidiyordu. Mutluydu, şükrediyordu, sağlıklıydı. Ama aileleri parça parça ettikleri gibi cemiyetin manevi dinamiklerini de parça parça etti. "Bu ahir zaman." Bu nedenle İslâm’ın güzellikleri olan tarikatlar ve cemaatler şimdi daha çok daha sık olarak karşı karşıya getirilir oldu. Dahası aynı eserleri okuyan insanların aralarına öyle fitneler sokuldu ki. Aynı eseri farklı anlar duruma getirildi. Aynı eseri okudukları halde aynı eseri aynısıyla anladıkları halde insanlara öyle tuzaklar kuruldu ki. Ene bu tuzağa balıklamaya atladı. Bu tuzakları bozmak için, kendimiz için yapılmasını istemediğimizi, başkası içinde yapmayalım. Başta nefsim olmak üzere "benleri biz yapalım." Du'â yı önce nefsimizden başlayarak yapalım. Önce nefsimizi ikna edelim. Sonra biz olalım. Aynı gemide aynı cemaatte olan kardeşlerimizin azami dikkat göstererek Gıybet hastalığından kaçınalım. Birbirimize duâ edelim. Allah nefislerimizi ıslah eylesin. Âmin diyen dillere dert verme Allah'ım.