DEMEMİZ O Kİ

Abone Ol

İnsanların pek çoğu makam ve mevki sahibi olmayı çok önemli bir başarı ve yüce bir değer zannederler.
Bunun için etrafımıza baktığımızda bunları görmekteyiz.
Bir siyasi partinin içinde olmak bazı insanları değiştiriyor.
İktidar partisin mensubu olmak başka oluyor.
İktidarın seçilmiş vekili olmak için takla atanları el öpenleri gördükçe bunu hizmet diyorum.
Takla atarak el öperek gelenlerde nasıl hizmet alırsınız.
Bunun örnekliğini şehrimiz seçilmişlerinde görmekteyiz.
Kırşehir’de yaşayanlar biliyor seçilmişlerin bu şehre katıklarını.
Geldiğinde makamın verdiği güçle aynı olmaktalar.
Yine iktidar partisinin beldeyi başkanı olmak için aynı liyakat değil sadakat önde.
Sadakatin olduğu yerde sesiniz yüksek çıkar mı?
Başkan olmak için öptüğü el gösterdiği sadakat sonrası sıraya giriyor.
İl ilçe başkanı olmak için araya konulan insanlar teşkilat girmek için gayretler.
Bunların hep şehrine hizmet değil seçildikten sonra kendisine hizmet için yapılıyor.
Köylere mahallere seçil muhtarlarda bile bu ego var.
Anlayacağınız bugün siyasetin içi kokuşmuş.
Dışı albenili olsa da.
Liyakatin olmadığı el öpenlerin emredersin diyenlerin çok olduğu bir ülkede yaşamaktayız.
Ahlaklı sağlıklı insanlar kenarda duruyor makam aşkıyla yanlar bir yerlere gelmek için koşuyor.
Bu nedenle de sahip olmak için adeta can atarlar ve her şeylerini feda ederler.
Toplum da genelde makam ve mevki sahibi oldukları sürece insanlara büyük ilgi ve saygı gösterir, gıpta ile bakar.
Bu nedenledir ki makam ve mevki sahibi olmanın albenisi, cazibesi daima vardır.
Ve bu durum insanların makamlar, mevkiler için yarışmasına, didişmesine, itişip kakışmasına yol açar.
Hâlbuki makamlar ve mevkiler ne kadar uzun süreli işgal edilirse edilsin geçicidirler ve sanıldığı kadar iz bırakmazlar.
Dememiz o ki; makam-mevki hevesi ile Hak Dava ’ya hizmet sevdası hiç bir zaman bir olamaz.
Ne bu dünyada ne de ahirette.
Özellikle Hak Dava ’ya hizmet ettiğine inanan insanların bir makam-mevki uğruna birbirlerini çiğnemeleri, tepelemeleri, itişip kakışmaları kadar çirkin bir şey olamaz.
Akıl bir işin sonunun düşünmek için insana verilmiştir.
Başkalarına bakıp kendi sonumuz için ders çıkarıp ibret almazsak, aynı şeylerin başımıza gelmesinden kurtulamayız.