DAVET

Yaşamın içinde hesap edemediğiniz, öngöremediğiniz bir davetle karşılaşıyorsunuz.

 O an karar veriyorsunuz. Bu davete ailece icabet etmeliyim.

Şartlar seni zorluyor.

 Ailecek davet icabet etmek lazımda.

 Aile bir araya nasıl gelecek.

 O zaman enaz zayiatla ne kadarı ile gideceğini hesaplamaya başlıyorsun.

 Sen program yaparken, senden uzak olan aile bireyleride davetiyesini alıyor. Ayrı ayrı kararlar verilerek davete icabet kararı verilse de, havuzda birleşilerek o davete icabet kararı veriliyor. Şartlar zor gibi görünse de, alınan kararla; bütün zorluklar maddeten ortadan kalkmasada manen kalkıyor. Ruhlar birleşiyor. bir iken 11, iki iken 111 oluveriyorsun. Sırt sırta vermenin ortak akılla meşveret yaparak karar almanın neticesinde;bütün zorluklar, kolaylaşıyor. Sebepler dairesi sana en güzel yolları gösteriyor.

 Biri anyada biri konyada diye avam tabakasının bir sözü var ya! Hepsini bir menzile yönlendiriyor ve hedefe kilitliyor.

 Nurani bir ziyafet, maddi ziyafeti akla bile getirmiyor. Otobüs şoförüne sıkı sıkı tembih ediliyor. Eyüp’te sabah namazı kılınacak ona göre bizi menzilimize sağ salim, Allah'ın izniyle ulaştır deniyor. Dualar okunuyor. Yolcular kimi uyuyor, kimi uyanık ağızlarda Ayetel Kürsü okunuyor. Otobüs Eyüp Sultana yanaştığında Allahu Ekber ile müezzin ezana başlıyor. Bir tatlı telâşe; namaz için hazırlıklar yapılıyor. Akın akın her taraftan cami dolup taşıyor. Namaz kılınıyor. Başka bir tatlı telâşe başlıyor. Kimi sahabe Eyübü, kimi ise mezarlığı ziyarete koşuyor. Herkes her ikisini de öncelik gözetmeksizin yapma gayretinde.

 Müthiş bir manevi hava.

 Mezarlığa doğru çıkarken; nice dünyevi makamı olan insanların orada olduğunu (oraya mezarlık girişine asılan özel panoda) görüyorsun. Ama pek ehemmiyet vermiyorsun. Manevi makamları dünyada ve ahirette yüksek olanlar Maalesef bu tanıtım tabelalarında görünmüyor. Ama insanlar bu tabelada isimleri görünmeyenlere koşuyor. Onlara daha çok dua ediyorlar. Onlar gibi olmak istiyorlar.

 Bende bu manevi kahramanların arasına girdim. Benide, benide, benide yanınıza alınız, dedim. Sonrası Allah (inşallah) dualarımızı kabul eder.

 Ziyaret ve İstanbul un güzelliklerini; maddi güzelliklerinin yanında manevi güzelliklerini mihmandar gezdireceğini söylüyor.

 Burada bir ses Eğitim merkezinde kahvaltı var. Gidiyorsunuz. 100 lerce kişi, sofraya oturuyorsunuz simit, peynir, zeytin, çorba, börek derken sofranın ebadıyla, o sofradan kahvaltı yapanları kıyasladığımızda bir bereket bir ikramı ilahi görüyoruz. Elhamdülillah diyoruz. Şükrümüz inşallah nimeti ziyadeleştiriyor.

 Sonrası tatlı telâşe: Manevi yerlerin gezilmesi ve Davet edildiğimiz yere icabet.

 Varıyoruz. Bir telefon baba biz Eyüpteyiz, program başladı mı? Yıllar öne beraber çalıştığınız, bir mekânda bulunduğunuz dostlar size kalpten gülücükler atarak karşılıyorlar. Diyorsunuz işte kardeşlik bu, yol arkadaşlığı (bu dava bu dava içinde bürhan) bu diyorsunuz.

 Sonrası. Davet o kadar içten ve samimi yapılmış ki. Salon dolu, boşluklar dolu insanlar manen dopdolu. Anlıyoruz ki, bir araya gelmenin bir bahanesi davetler. Yazmak istediğim çok. Fakat davetsizde bu manevi atmosferleri her anımızda yaşayalım inşallah diyerek. Allah'tan duamın dünyevi yönünün bana sunulan ikramlardan kabul edildiğini anladım. İnşallah ahirete yönelik olanlarda kabul edilir. "Vermek istemeseydim. İstemek vermezdim". Biz kullar istemekle mükellefiz...