CHP MAHKEME KORİDORLARINDA

Abone Ol

Atatürk’ün Partisi Ne Hâlde?
Türkiye’nin bir asırlık ana muhalefet partisi, seçim zaferinin ardından halkın sorunlarına çözüm üretmek yerine, mahkeme salonlarında kendi iç çekişmelerine boğulmuş durumda. CHP, adalet yürüyüşlerinden adliye kapılarına nasıl savruldu?
Atatürk’ün kurduğu, Cumhuriyet tarihinin en köklü siyasi hareketi olan CHP, bugünlerde yalnızca mahkeme salonlarında, parti içi kavgalarda ve yolsuzluk iddialarıyla gündeme geliyor.
Halkın sorunlarını konuşmak yerine, kendi iç meselelerini çözemeyen bir ana muhalefet partisinin ülkeye umut olabilmesi mümkün mü?
Son yerel seçimlerde Türkiye genelinde birinci parti çıkmayı başaran CHP, bu büyük fırsatı değerlendiremedi.
O başarı, iktidara olan tepkinin bir yansımasıydı; halk CHP’yi değil, mevcut iktidarı cezalandırmıştı.
Ancak CHP bu tepki oylarını dönüştürmek yerine, kendi iç savaşına gömülmeyi tercih etti.
İstanbul İl Başkanlığı’nda yaşanan kriz, partinin geldiği noktayı net biçimde gösteriyor.
Kurultayın iptal edilmesi, ardından kayyum benzeri bir heyetin atanması ve il başkanlığına polis eşliğinde girilmesi.
Tüm bu gelişmeler, sokaktaki seçmeni dehşete düşürüyor.
Çünkü bu manzara, bir muhalefet partisine değil, dağılmakta olan bir yapıya ait.
İşin en düşündürücü tarafı ise, davacıların da davalıların da CHP’li olması. Kendi partilileri birbirini şikâyet ediyor, birbirlerine dava açıyor.
Adalet yürüyüşleriyle halkın takdirini kazanmış bir partinin, bugün adliyelerde kendisiyle uğraşır hâle gelmesi büyük bir çelişki değil mi?
Parti içi hizipler, kavgalar, sövgüler ve sosyal medya üzerinden yürütülen linç kampanyaları...
CHP, halkın beklentilerinden uzak, tamamen içe kapanmış bir görüntü veriyor.
Yönetim ise tüm bu krizlere karşı tek bir ismin etrafında şekillenen siyaset üretme çabasında.
Bu durum, hem parti içinde hem kamuoyunda ciddi tartışmaları beraberinde getiriyor.
Bugün CHP, halkın dertlerini dillendirmek yerine, “kim yönetimi ele geçirecek” kavgasına tutuşmuş durumda.
Oysa halk; geçim derdinde, işsizlikle boğuşuyor, eğitim ve adalet sisteminden umudunu kesmiş.
CHP ise bu sorunların hiçbirine dokunmuyor.
Hâlâ kendi iç düzenini kuramayan bir partiden iktidar beklentisi gerçekçi olabilir mi?
"Ben Atatürk’ün partisiyim" demek yetmiyor.
O mirasa layık olmak, halkın içinde olmak, halkı dinlemek gerekiyor.
CHP artık aynaya bakmalı.
Çünkü halkın gözü kulağı, artık söze değil, eyleme ve güven veren duruşa odaklı.
Yoksa daha çok iç hesaplaşmalarla vakit kaybeder, daha çok mahkeme kapılarında oyalanırsınız.