“Gönüllerini Hoş Tutmak En Büyük Vazifemiz”
Bazen bir selam, bir tebessüm, bir sıcak sohbet, yılların biriktirdiği mesafeleri bir anda siler.
İşte öyle bir ana şahit oldum geçenlerde.
Aspava Lokantası’nda içimi ısıtan, gönlümü hüzünle sevincin harmanına çeviren bir buluşma yaşandı.
Belediye Başkanımız Selahattin Bey’in muhterem babası, rahmetli dedemin ve babamın dostu olan Aziz Amca’yla uzun yıllar sonra yeniden karşılaştım.
Terme Caddesi’nde, kalabalığın içinde birden karşıma çıkıverdi.
Elini öpüp sarıldım.
“Maşallah amca, hayırdır geziyorsun yine,” dedim.
Gülümseyerek, o kendine has mütevazı hâliyle, “Evden çıktım zafer, çarşıyı bir dolaşayım dedim.
Belki eş dostla karşılaşır, iki kelam ederiz, ”diye cevap verdi.
Buyur ettim, Aspava ’ya geçtik.
Çaylarımızı yudumlarken, söz bir anda geçmişe, gönül iklimine, hatıralarla dolu yıllara uzandı.
Aziz Amca, o tatlı dili ve gönül zenginliğiyle bizi adeta zamanda bir yolculuğa çıkardı.
Kortulu Köyü ile Kurt beli Yeni yapan Köyü’nün eski dostluklarını, samimiyetini, dayanışmasını anlattı.
Babamın çocukluk arkadaşı olan aziz amca basası İzzet Dede’yi, İbrahim Dedemle olan kadim dostluklarını anarken gözlerinde bir ışık belirdi.
“sizin köy dağların arasında kışı bol olurdu” dedi.
Kışlar sert geçermiş.
Dedem ve Babam, amcam Karlar yağmadan hayvanları alıp Kortulu ’ya, İzzet Dede’nin hanesine misafir olurlarmış.
Evinde ağırlanıp sofrasında yerelmiş.
Bir gün, beş gün değil, bazen iki üç ay kalırlarmış misafir olarak.
Aziz amca gözleri dolarak “Bugün ne dostlar, ne yaşıtlarım, nede arkadaşlarım kaldı” dedi.
Aziz amca anlatıyor “O yıllarda dostluklar, arkadaşlıklar bir başka güzeldi.”
Bu sözler yüreğime dokundu.
Eskiden dostlukların çıkarla değil, gönülle kurulduğu; misafirliğin yük değil, bereket sayıldığı günleri hatırladım.
O an, Aziz Amca’nın hatıralarıyla birlikte ben de geçmişin saf, içten ve samimi günlerine doğru bir yolculuğa çıktım.
Sohbet uzadıkça çaylar da tazelendi.
Masada eski günlerin kokusu, dostluğun tadı, vefanın sıcaklığı vardı.
Her kelimesinde bir öğüt, her gülümsemesinde bir tecrübe saklıydı.
Akşam serinliği bastırmaya başladığında, Aziz Amca saate baktı ve tebessümle,
“Hadi zafer masada bulunlardan da, müsaadenizle kalkayım dedi.
Espri olarak “Evde Aslan beni bekliyor, ”dedi.
Ben de gülerek, “Aslanın eşi de aslan olur, Aziz Amca.
Masada bulunanlarla ve aziz amca güldük.
Bu küçük şakalaşmanın ardından vedalaştık.
İstersen seni eve bırakayım, ”dedim.
Elinde bastonuyla birlikte giderken baktım; yürüyüşünde ağırbaşlılığın, yüzünde yılların tecrübesiyle yoğrulmuş bir huzurun izi vardı.
O an içimden şu geçti: Büyüklerimiz bizim yaşayan hafızamızdır.
Onlar geçmişin aynası, bugünün rehberi, yarının duasıdır.
Aziz Amca gibi değerli büyüklerimizin varlığı bize köklerimizi hatırlatır.
Unutmayalım ki, hepimiz bir gün yaşlı olacağız.
Bugün onlara göstereceğimiz sevgi, hürmet ve vefa; yarın bizlere gösterilecek saygının temeli olacaktır.
Aziz Amca’nın gönülden gelen sözleri kulağımdan değil, kalbimden yankılandı: “Zafer, gönüllerini hoş tutmak en büyük vazifemizdir.”
Ne doğru, ne derin bir söz Gerçekten de insanın kalbine dokunmak, bir gönlü hoş etmek, dünyadaki en büyük iyiliktir.
“Utulmayalım ki hepimiz yârinin yaşlılarıyız”, Yaşlılara gösterilecek ilgi saygı toplumun geleceğine güvenle bakmasını sağlayacaktır.
Aziz Amca’ya, ömrünü ailesine, dostlarına ve ülkesine adamış bu kıymetli büyüğümüze sağlıklı, huzurlu ve bereketli ömürler diliyorum.
Ellerinden hürmetle öpüyorum.
Çünkü biliyorum ki; onların duası, bu toprakların bereketidir.