ÂŞIK ÇOBAN İLE KIZILIRMAK DESTANI

Abone Ol

Kıtlık ve yokluk yıllarıydı…
Toprak bereketini kaybetmiş, tarlalar suskun, insanların yüzü solgundu.
O yıllarda bir genç, yoksul bir köyde çobanlık ederdi.
Adını kimse tam bilmezdi, ama herkes ona Horan derdi.
Kimi “bizden biri”, kimi “evin çocuğu” derdi.
Bir gün köyün ağası, bu genci konağına yamak olarak aldı.
O günden sonra, kaderin uzun ve çetin yolu başlamış oldu.

Âşık Çobanın Hikâyesi

“Senin hikâyen var bilirim,
Hikâyen anlatılır, duyarım.
Onu dinlerken ibret alırım —
Bu âşık çobanın hikâyesi…”

Yokluk yıllarında, gönlü zengin, kendi fakir bir çobandı Horan.
Ağanın konağında, koyunları güder, dağlarda kaval çalardı.
Kimseye zarar vermez, kimsenin sözünden çıkmazdı.
O yüzden herkes onu sever, “Bu çoban bizim horan,” derdi.

Köyde, konakta yaşayan herkes onu sevmişti.
O artık sadece bir yamak değil, o evin bir ferdi, bir horantasıydı.
Ağa bile onun dürüstlüğünü, sadakatini görüp takdir ederdi.
Ama bir gün, Horan’ın gönlüne düşen ateş, her şeyi değiştirdi.